DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

At Binenin, Kılıç Kuşananın

Sesli Dinle

Vladimir Putin’in büyük başarısını ifade etmek hakkaniyet adına bir zorunluluktur. Putin günümüz koşullarında ülkesinde yoğun olarak eleştirilen liderlerden olsa da imza attığı büyük başarıları inkâr etmek yanlış olur.

At Binenin, Kılıç Kuşananın
17.01.2022
7.338
A+
A-

Merhaba güzel insanlar.

Geçtiğimiz haftaki yazımın başlangıcında “Aptal puma sendromu” isimli bir örnekleme yer almaktaydı. Anlatılmak istenen şey; kazanmak hırsı ile çabaladığımız, hayatımızdan sayısız ödünler verdiğimiz eylemlerimizin götürülerinin getirilerden çok daha fazla olduğu gerçekliğiydi.

İnceden bir tebessüm ve derin bir düşüncenin kaynağıydı paylaşılan fıkramızda yer alan  “Tüm hayatım boyunca patronuma çalıştığımı düşünüyordum, meğer o bana çalışıyormuş.” sözleri.

Saf, temiz ve emekçi Anadolu insanı olarak gördüğüm Kolombiya’daki Dönerci Fuat Ustanın 35 saniyelik videosu ne çok şey anlatmıştı dikkatle dinleyenler için.

Ülkemizde sözde güç gösterileriyle tıkanan yollara tanık olarak Avrupa ülkelerindeki kültürün hakkaniyet açısından bakıldığında ne kadar insani ve haliyle İslami incelikte olduğunu düşündüm. Ve mükemmel olduğunu düşündüğüm, tam da güncel durumumuzu ifade eden “Deftere bakıyorum hac farz, kasaya bakıyorum fitreye muhtacız” sözüyle yazımı bitirmiştim.

Hayranlık duyduğum meslek büyüklerimizden Banu Avar’ın 2006 yılında yayınlanan programını izlediğimizde bugünleri görebiliyoruz. Röportajda selef Kazakistan Devlet Başkanı’nın; tecrübeleriyle, bilgisiyle ifade ettiği ayrıntıların bir ülke halkı ve yönetimi için ne kadar büyük avantajlar taşıdığını görmemek mümkün değil. Ancak görüyoruz ki onca doğruları gören bilen o lider, zaman içerisinde bildiği ve ifade ettiği prensiplerin tam aksi yönde ömür harcamıştı.

Tabii farklı ülkelerin sözde yardım kuruluşları ile başlayan yapıları da zamanla güçlendi ve söz, etki, hareket kabiliyeti gelişti.

Bugün yaşananlar aslında hiç kimse için sürpriz olmamalı. Tüm ailesi ve anlaşılamayan sınırsız maddi varlığı farklı ülkelerde, farklı kudretlerin himayelerinde olan yöneticiler için geri ödeme veya ödeşme vakti gelmekte.

Yakın tarihlerde aynı şey Afganistan için de söz konusu olmuştu. Saraylarından terlikleriyle kaçan yöneticiler sığındıkları ülkelerde varlıkları kadar ilgi görmekte.

SSCB 1990’lı yılların başında yıkılmıştı. Hiçbir etkinliği kalmamış o büyük güç paramparça olmuştu. Mihail Gorbaçov’lu, Boris Yeltsin’li zorlu yılların ardından içi tamamen boşalmış denilebilecek Rusya Federasyonu başkanlığına Vladimir Putin gelmişti. Bugün çok net olarak görülüyor ki Rusya gücü ile dünyada yeniden söz sahibidir.

Resmi olarak Rusya Federasyonu’na bağlı olmayan bölge devletlerinin esasen tam anlamıyla Rusya Federasyonu’na bağlıymışçasına hareket ettiğini görmemek mümkün değil.

Vladimir Putin’in büyük başarısını ifade etmek hakkaniyet adına bir zorunluluktur. Putin günümüz koşullarında ülkesinde yoğun olarak eleştirilen liderlerden olsa da imza attığı büyük başarıları inkâr etmek yanlış olur.

Peki, SSCB’nin dağıldığı ve bağlı olan devletlerin özgürlüklerine kavuştuğu, ancak sayısız zorluluklarla baş başa kaldığı o yıllarda biz ne yapmaktaydık? Tarihi, kültürel, milli ve dini bağlarımız ile büyük bir bütünün parçası olan Türk Devletleri ile temaslarımız ne durumdaydı?

Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte zamanın iktidar partisi olan Anavatan Partisi’nin başına kim geçecek, kimler hangi görevlere gelecek telaşıyla yoğun bir gündem yaşanmaktaydı. Akabinde iktidar olmaya çalışan siyasi partilerin mücadeleleri yine gündemin kendisiydi. Koalisyonlar, kurulamayan hükümetler, siyasi liderlerin güç savaşlarıyla yoğunduk.

Turgut Özal’ın vefatı ile Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanı oluşu, en büyük ikinci parti olan Doğruyol Partisi’nde Anavatan Partisi ile benzer bir süreci tetiklemişti. Yani bir nevi “dejavu” yaşanmaktaydı.

Siyasi kavgalar ve çıkar savaşları değildi tek meşguliyetimiz. Ülkede her konuda ayırımcılık ve gerginlik hüküm sürmekteydi. İnsanların yaşam kabulleri, kılık kıyafetleri gibi sayısız sözde sorunumuz vardı. Tabii terör de başımızın bitmez belasıydı. Milli veya manevi söylemlerin ardına gizlenmiş menfaatler için sayısız faili meçhul ölümler de hayatın acı gerçeklerindendi.

Irak’ın Kuveyt’i işgal tutkusuyla başlayan ve körfez savaşlarıyla devam eden olaylarda yine en çok etkilenen ülke Türkiye idi.

Kimi iç kimi dış etkileşimlerden kaynaklı sayısız ve anlamsız gündemlerle uğraşan Türkiye, yanı başında yaşanan değişime yetişememişti. Türki Devletlerin bağımsızlık ve özgürlük adımlarını attığı ve sayısız sorunlarla uğraştığı o dönemde Türkiye’nin bu devletlere yeterince katkıda bulunduğunu veya yanında olduğunu söylememiz zor.

Putin yönetimindeki Rusya Federasyonu ise bu boşluğu son derece iyi şekilde değerlendirdi. Resmi olarak Rusya’dan kopan bu devletler farklı şekillerde yine Rusya’nın hamiliğinde kalmışlardı.

1993 yılında kurulan TÜRKSOY Genel Sekreterliği’nin bugünkü yapısı bu durumu somut olarak görmemizi sağlıyor. Bu durum iddiamı teyit eden örneklerden sadece birisi olarak kendisini gösteriyor.

Türk halklarının kültürünü ve birlikteliğini güçlendirmek amacıyla kurulan TÜRKSOY’a haliyle Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan gibi Türk Devletleri üye oldu. TÜRKSOY yönetimindeki bir dostumla sohbet ederken Rusya Federasyonu’nun bu birliğe üye olmak için çalışmalar yürüttüğünü ifade etmişti. “Türk birliği ile Rusya ne alaka?” diye sorduğumda; Federasyon bünyesindeki Türk Özerk Devletlerinin gerekçe gösterildiğini ifade etmişti. Bugün Türksoy web sayfasına girdiğinizde üye devlet listesinde Rusya Federasyonu’nun 6 farklı Türk Özerk Devleti sebebiyle üye olduğunu göreceksiniz. Hatta daha ilginç olanı Türk Devletleri Birliği olan bu yapının web sayfasındaki dil seçeneklerinin Rusça ve İngilizce olduğu da dikkatinizi çekecektir.

İslam birlikleri için de benzer durum söz konusu. Rusya Federasyonu, bağlı Müslüman devletler sebebiyle bu birliklere de üyelik talep etmekte ve haliyle üye olmakta.

Bizler koltuk heveslerimizle ve koltuk ehillerinin milli ve manevi söylemleriyle rüyalar kurarken birileri boş durmuyor, rüyalarımızı yaşıyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.