DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Altıncı Kat

Sayın okuyucu aynen düşündüğünüz gibi kendimle çelişip fakültesi ya da dekanı olmayan bir konuya artık inanıyorum. Bazılarımız bu içinde bulunduğum duruma, “Büyük lokma ye büyük söz söyleme.” Diyebilir ama bense bu duruma; “Öğrenmenin yaşı yok.” Diyorum. Gelelim konunun adına; Bayanlar ve baylar “Numeroloji” in the house.

03.03.2021
11.530
A+
A-

Günümüzden tam bir asır önce Rus bir matematikçi ve kozmolog (evrenbilimci) ile Belçikalı fizikçi bir papaz beraber açıklama yaptılar. Açıklama tam olarak en sade dille şuydu. “Evren 13.8 Milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan patlayarak bu hale gelmiştir ve halen genişlemeye de devam etmektedir.” İşte bu olaya astrofizik dünyası “Big Bang” adını verdi. Adı Big Bang olana kadar farklı isimlerle anılageldi ama günümüz itibari ile bu isimde mutabık kaldılar.

Ortalama insan ömrünün 75 adet yıl olduğu varsayılırsa 13,8 milyar yıl olarak korkunç kere korkunç bir sayı oluyor. Pratik zekamızla hesap yapmayalım diye ben hesapladım, 184 milyon kere fazla bir zamandan bahsediyoruz. Rakamlar biraz kafamızı karıştırsa da netleştirebilmek için hemen konuya girmeye başlayayım. Yuval Noah Hariri’ye göre; İnsanoğlu, bu 13,8 milyar yılın sadece son 70.000 yılından itibaren var. Bu kifayetsiz, muhteris ve fütursuz bununla beraber aşırı meraklı insanoğlunun son 200 yıldır keşfettiği hatta insanoğlunun hayatına kattığı şeylerin ise haddi hesabı yok.

70.000 yıl önceye gitmeden tarih terminolojisinin yazılmaya başlandığı tarihlere bakacak olursak, insan dünyaya ilk iz bırakmaya başladığı zamandan itibaren en çok güven duygusuna ihtiyaç duydu. Tanıdığı insanlara güvenmek istedi, ailesine güvenmek istedi, arkadaşına, eşine, çocuklarına hatta hayvanlara güvenmek istedi ve güveneceği hayvanı evcilleştirip öylelikle güvenebildi. Güven kelimesinin yazılışı ya da okunuşun ne olduğuna bakmaksızın hangi dilde olursa olsun önemli olmasının tek nedeni ise bütün milletlerin atasından gelen genetik miras oldu. Yani sayın okuyucu, güven mefhumuna bu kadar önem vermemizin en büyük nedeni atalarımızdan aldığımız yük de hafif paha da ağır miras olması.

Güven konusunu o kadar çeşitlendirdik ki günümüzde de şu örneğine sıkça rastlar olduk. “Aldığımız haber doğru mu? Kişiye güvenebilir miyiz? Kişinin kaynağına güvenebilir miyiz?” Gibi çeşitlere evirildi. İşte ben de yazar olmadan okurken ve okumaya devam ediyorken, bir bilgiye rastladığım zaman; “önce yazara, sonra yazarın kaynağına güvenilir mi?” Sorusunu çok sorarım sizler gibi. Bundan dolayıdır ki kendi yazılarımda tarih ya da bir olay yazacağım zaman birden fazla kaynak araştırıp içselleştirip daha sonra yazmaya başlarım.

Şimdi gelelim son zamanlarda televizyonda tanıtımını gördüğüm zaman kanal değiştirdiğim, İnternette reklamlarına, pop up’larına dahi un-seen yapmadan blokladığım, hayatta inanmam kaynaklarında güvenmem dediğim bir konu ile hem hal olmaktayım bu aralar. Sayın okuyucu aynen düşündüğünüz gibi kendimle çelişip fakültesi ya da dekanı olmayan bir konuya artık inanıyorum. Bazılarımız bu içinde bulunduğum duruma, “Büyük lokma ye büyük söz söyleme.” Diyebilir ama bense bu duruma; “Öğrenmenin yaşı yok.” Diyorum. Gelelim konunun adına; Bayanlar ve baylar “Numeroloji” in the house.

Şimdi Numeroloji nedir? Diyerek başlayalım. En basit çeviride numarabilimi denebilir, tarihi ise çok eskilere Sisamlı Pythagoras’a kadar dayandığına dair iddialar söz konusudur hatta; “Sayılar bilimi ilahi güçler bilimidir.” Sözüne atıflar dahi yapılmaktadır. Rahmetlik babam namı diğer The King Of The Father’s derdi ki; “Siyahı bilmeden beyazı bilemezsin.” Numeroloji’yi tam olarak tanımlamak için önce Sisamlı Pythagoras’ı tanıyalım. Sisamlı Pythagoras yani bizim meşhur Pisagor, Sisamlıların Pisagor’u.

Pisagor, Yunanistan‘daki Sisam Adası‘nda doğmuştur. Yüzük taşı yapımcısı Mnesarkhos’un oğludur. Çocukluğu sürekli çekiç örs sesleri ve ritimleri arasında geçtiği için müzik ritim algısı akranlarında göre daha gelişmiştir. Yıllarca eğitim aldıktan sonra bir gün demirciler çalışırken örslerinden çıkan sesi duyan Pisagor bunun çok uyumlu olduğunu düşünerek “Doğa kanunları buna izin veriyorsa bu kanunlar matematikseldir.” Çıkarımda bulunmuştur. Bundan hareketle, notaların matematiksel formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. Böylece matematik ve müzik arasında bağlantı kurmuştur. Ayrıca ses perdesi ile tel uzunluğu arasında bir ilişki olduğunu bulmuştur.

Daha sonra bir Monokord, yani tek telli bir çalgı üzerinde telin uzunluğunu belli oranlarda değiştirdiğinde bugünkü oktav (gam dizisinde sekiz notalık ses aralığı), quint (gam dizisinde beş notalık ses aralığı) ve quart’ı (gam dizisinde dört notalık ses aralığı) bulmuştur. Bunların ise gergin tel üzerinde sırasıyla 1/2, 2/3 ve 3/4’lük aritmetik oranlarla ifade edilen uzunluklara karşılık olduğunu ortaya koymuştur. Böylece ilk dört sayı (1, 2, 3, 4) ve onlar arasındaki oranlarla o zamana kadar müzisyenlerin bile zor farkına varabildiği ses aralıklarının kesin ve matematiksel bir dille ifade edilebilir olduğunu keşfetmiştir.

Matematik ile böylesine yakından uğraşan Pisagor ve Pisagorcular, sayılardan edindikleri bilgileri genelleştirerek sayıları bütün varlığın ilkeleri yapmışlardır. Örneğin;

Bir sayısı temel sayıdır. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. Sayıların ve varlıkların sonsuz dizisi “bir” den çıkar.

İki sayısı dişiliği ve doğanın bu dişilikten geldiğini ifade eder.

Üç sayısı uyum ve düzenle maddenin içerdiği üçlü öğeyi temsil eder. Bu sayı, başlangıcı, ortası ve sonu olan ilk rakamdır, yetkin bir sayıdır.

Dört tanrısal gücü simgeler. İlk çift sayı olan “iki”nin kendisi ile çarpımından elde edilen bu sayı adaletin de simgesidir.

Beş sayısı evliliğin simgesidir.

Altı organik ve hayati varlıkların türlü şekillerini gösterir. Burada dişilik ilkesi olan (2), erkeklik ilkesi olan (3), mutlak (1) ile birleştiği için soyların devamını da gösterir.

Yedi sayısı kritik sayıları temsil eder. Örneğin, yedi günlük, yedi aylık ya da yedi yıllık dönemlerin varlıkların gelişiminde baskın rolleri vardır.

Sekiz sayısı akıl, ahlak ve erdemin temsilcisidir.

Dokuz sayısı mutlak Bir ayrı tutulacak olursa ilk tek sayı Üç’ ün karesidir. O da Dört sayısı gibi adaleti temsil eder.

Sayılara zamanla Mısırlılar saf matematikle, İbraniler kabala ile, Araplar Ebced ile bu bilimi inanılmaz bir boyuta taşımışlardır.

Bu Numeroloji konusu tabi ki bir yazıya sığacak bir konu değildi. O yüzden ilerleyen haftalarda yazımıza parça parça devam edeceğiz ve önümüze ki hafta aslında evlenene kadar hayatımda 6. çakramın kapalı olduğunun farkında olmadan evrenin bana mesajlar vererek 6.çakrama atıflar yaptığını görememişim. Sıklıkla saate baktığımda mutlaka içinde 6 olan anlara denk gelirdi.  06:06, 09:06, 11:16, 16:16 akşam 06:16 gibi. Hatta Annemin 6. çakrasına denk gelen burun ameliyatından sonra 12(6*2) katlı bir siteye 6. Kata taşınıp her gün asansörde 6 numarasına basmaya varana kadar.  Hatta o evde elektrik faturasında, sözleşme, tesisat ve müşteri numaralarında da 6’lar var. Hatta T.C. kimlik numaramda bile 3 adetten fazla 6 varmış. İlginç, hatta destansı. Evliliğimde de eksik hanemi kapatmak istercesine 6 hanesi dolu olan güçlü bir ruh çekilmem tesadüf değildi. Çünkü evren boşluğu sevmiyor. Siz boşluklarınızı size iyi gelecek şekilde doldurmazsanız, o kendi bildiği yoldan biraz da acıtarak dolduruyor. Yani mesele rakamların karşılıklarını bulup anlatmaktan çok daha fazlasından oluşuyor.

Şimdilik burada biraz nefes verelim ve taze bir nefes ile haftaya kaldığımız yerden devam edelim diyorum.

Haftaya görüşmek üzere dileklerimle.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.