Bilinmeyen Yönleriyle Deterjanlar …

Geçen hafta deterjanlar ve olumsuz etkilerinden bahsettik. Bu yazımda da kaldığımız yerden devam edelim. Uzmanlar bugün doğan her bebeğin göbek kordonunda, en az bir kimyasal madde ile karşılaşıyor. Peki o bebek, o kimyasalı anne karnında sizce nasıl alıyor? işte burası sizce de düşündürücü değil mi? Annenin 9 ay boyunca kullandığı deterjanlar, haliyle soluduğu deterjanlardan alıyor olabilir değil mi?

Genel olarak baktığımızda kötü bir şey değil aslında. Temizlik yapıyoruz ama kimyasal deterjanlarla yapıyoruz ve bunu yaparken sağlığımıza ve çevre sağlığına ne kadar zarar verdiğimizin farkında olamayabiliyoruz maalesef.

Uzmanlar kimyasal deterjanların zararını geniş şekilde araştırmışlar. Bunun yanı sıra sigaranın sağlığa zararını da araştırıyorlar. Baktığımızda sigaranın içeriğinde 4.500 tane insan sağlığına zararlı madde var ve insan sağlığı için tehlike oluşturuyor. Öte yandan kimyasal deterjanların içeriğine baktığımızda 58.000 adet insan sağlığına zararlı madde bulunuyor. Sigara ile kimyasal deterjanların kıyaslamasını yaptığımızda örneğin; bir ev hanımı sigara kullanmıyor ve evini kimyasal deterjanla temizliyor ise günlük 12-13 paket sigara içmiş kadar vücudu zarar alıyor demektir. Oysaki birçok yayın, televizyon haberleri, gazeteler sigaranın sağlığa zararından bahsederken deterjanların ne derece zararlı olduğunun detayına girmiyor maalesef. Yine genel olarak baktığımızda çalışan kadınlara göre ev hanımlarının daha çok kanser riski taşıdığını görüyoruz.

Burayı biraz açacak olursak ev hanımları her gün stabil ev temizliği yapar. Çalışan kadınlar günlük temizlik yapamazlar. Haftada bir defa yaparlar ya da yaptırırlar. Sadece kimyasalla temizlenmiş evdeki havayı solurlar.

Peki bu kimyasal deterjanları bize bu kadar nasıl sevdirdiler? Birazda bundan bahsedelim. Televizyon kanallarında her 10 dakikada yarım saatte bir verilen reklamlarda; deterjanların ne kadar albenili, olduğunu, kokusunun ne kadar güzel olduğunu, bol bol kullanmamız gerektiğini, hijyenik titizlik olduğunu ve mikropları öldürdüğünden bahsederler.

Hazır bunlardan bahsederken birkaç örnek vermek istiyorum sizlere.

“Kirlenmek güzeldir.” Sloganını kullanan deterjan markaları mevcut mesela. “Dök dök, bol bol dök.” Sloganları da hepimizin bolca maruz kaldığı reklamlardandır. Şekiller çizerek ürünü bol bol döktükleri köpük adamın evi temizlediği vs. birçok reklamlarla karşılaşıyoruz.

Bu reklamlar üzerinde biraz düşündüğümüzde, aslında kirlenmenin kötü olduğunu ve temizliğin her alanda güzel olduğunu görüyoruz. Yetişkinlerin bu reklamı gördüğünde, deterjana karşı ilgi gösterirler. Çocuklarımız bu reklamı gördüğünde kirli olan, kötü olan her şeyin güzel olduğunu düşünürler. Yine bol bol dök demelerinde, bize israfı ve elimizdeki ürünü hor kullanmayı öğrettiler.

Aslında bunların hepsi ürünlerinin reklamını yaparken, diğer taraftan subliminal mesaj ile bizlere ulaşıyorlar. Onlar da biliyorlar ki kimyasal deterjanlar az kullanıldığında da temizlik yapılabiliyor. Bol kullanım ile reklamlar aracılığıyla ürünleri bol kullanıp, çabuk bitirip tekrar alınmasını sağlıyorlar.

Titizliği aşıladılar demiştim, evet temizlik ve titizlik arasında ki farka baktığımızda titizlik bir hastalıktır. Her gün devamlı yapılması gereken, mecburiyet kılınmış bir hastalıktır.

Temizlik ise doğanın kanunu ve olması gereken şeydir.

İşte insanlığa titizliği aşağıladılar en başta da çamaşır suyunu hijyenik ürün diye tanıttılar. Yine şöyle bir düşünelim; dünyayı en çok kirleten de titiz ev hanımlarıdır. Neden mi? Çünkü en çok kimyasal deterjanları kullanan onlardır.

Tüm bu bahsettiklerimizden yola çıkarak soralım. Kimyasallarla dolu olan lavabolarımızdan akan suların, yer atlı sularımıza ve toprağımıza giderek çevre sağlığına ne kadar zarar verdiğinin farkında mıyız?