DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Acı Gerçek

Sesli Dinle

Bu hafta tecrübelerden, yaşanmışlıklardan yola çıkarak sitem edelim. Olaylar örgüsü, olguya götürsün bizi.

Acı Gerçek
16.08.2021
7.126
A+
A-

Selam olsun, canım ülkemin mazlum vatandaşlarına. Geçtiğimiz hafta yerelinden, geneline bir kuşağın içinde büyüdüğü, iktidar partisinin kendisiyle çelişen serzenişlerine karşı sitem ettik “Günah Çıkarma” başlıklı yazımla.

Sadece iktidara değil, tüm siyasi yapılara sitem etmiştik aslında. Makam tahsisleri için ödenek sıkıntısı çekmeyen belediyelerinden, kurumlarına, tüm vebal sahibi kimselere sitem ettik. Ak Parti Sayın Genel Başkanı’nın, yerel seçimler sonrası kaybedilen belediye başkanlıkları için “Belediye Meclis Üyesi çoğunluğu bizde, yani söz bizde” sözlerini anımsayarak, 20 yıllık iktidar süresince, 2 yılda bir değişen, THK yönetiminin sayısız başkanlarının belirleyicisi olunmasına rağmen, halen kayyum yönetiminde ki makam imkanlarında kısıtlama olmayan “THK kendini revize edememiş” sözlerine sitem ettik. Aslında sitemlerimiz kendimizeydi, yaşamadan göremediğimiz, anlayamadığımız gerçeklere sitem ettik.

Gerçi Sayın Cumhurbaşkanı’nın, dört farklı Bakanlar Kurulu toplantısında, Sayın Süleyman Soylu’nun hafta sonralarında konutunda, tavla turnuvaları düzenlediği arkadaşı olan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Bey’e uçak işi ne oldu, yaz geliyor diyerek uyarması ve sorması üzerine sayın Bakan’ın her seferinde hallettik, sorun yok sözlerini duyan kişiler yaşananlara şaşırmış halde.

Uzantılarının veya köklerinin yurt dışı bağlantılı olduğu bilinen birçok STK yangın bölgesine akın etmişken, devletten örtülü de dahil birçok bütçeden destek alan sayısız STK’ nın yangın söndürme çalışmalarında olmaması konusunu soran, düşünen yok aramızda değil mi?

Bu hafta tecrübelerden, yaşanmışlıklardan yola çıkarak sitem edelim. Olaylar örgüsü, olguya götürsün bizi.

Uzun yıllar önce, Ankara’nın göbeğinde bir ışıkta, yeşil yansa da geçsem umuduyla beklemekteydim. Araca yaklaşan, kafası biraz nahoş ergen bir çocuk cama su sıkarak silmeye başladı. “ Evlat üzerimde para yok şimdi beni dövmekle uğraşma, silme camı” diyerek, o hoş kafayı ve olası sorunu bertaraf etmek istedim. “ Abi burası bizim ekmek teknemiz, sana ayıp yapar mıyım hiç, başka sefere verirsin” diyerek camı silen kurulayan çocuk duygulandırmıştı beni.

Yıllar sonra aynı ışıkta, önümde ki araç camına yaklaşan yabancı menşeli çocuk, trafikte sıkışmış aracın tüm kaçma hamlelerine, hayır silme sözlerine rağmen cama pis su sıkıp, sözde silmeye başlamıştı. Araç sahibi duruma itiraz edince saniyeler içinde araç başına doluşan kalabalık, araca tekmeler atarak hasar verdi ve yine saniyeler içinde o kalabalık kaçtı. Araç sahibi sigortaya derdini anlatabildi mi bilmiyorum.

Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da Başbakanlığı döneminde ki söylemlerini hatırlayarak, çoğunluğu yanlış politikalar ile ülkeye kontrolsüz doldurulan sözde mülteci, sığınmacı insanlar ülkemizde çok zor günlerde yaşadılar, iğne, çuvaldız dengesini unutmayalım lütfen.

En ufak sesle ağlamaya başlayan, yere yatan, etrafa ürkek gözlerle bakan, dil bilmeyen, yol bilmeyen, kocaman ve yapa yalnız insanlar, sokaklara salınmıştı. Toplama Merkezlerinden neden ayrılırlar anlamamıştım, araştırdım.

Toplama merkezlerinde ki kimi sığınmacılar kadınlara tecavüz ediyor, gücü gücü yetenin malını gasp ediyordu, Merkezleri korumakla görevli Polisimize, Askerimize karşı sayısız olay yaşanmıştı. İşte bu durumdan kaçmaya çalışan mülteciler, sığınmacılar aramıza karışmıştı.

Tabi dertler çözülmemişti, sokaklarda yaşanan olayları da sizlerin muhakemesine bırakıyorum sonuçta toplumumuz içinde ki vicdansız sayımız da az değil.

Hasılı savaş ve mağduriyet psikolojisinden çıkan, Türk kültürünü, reflekslerini, hukukunu, coğrafyasını çözen bu insanlar, bindikleri dolmuşta “Parayı Tayyip’ten al.” Diyebiliyordu. Sayıları da artmıştı, küçük bir organizasyonla hatırlı bir çete kudretine sahip olmaya başlamışlardı.

Şimdi zaman ucuza çalıştırılmanın, ödenmeyen yevmiyelerin, suiistimallerin ve daha birçok durumun tersine döneceği zamandı.

Kimi mültecilerin işlerine geldiğinde ceplerinde ki Türk kimlikleri ibraz ettiği, gelmediğinde ise yabancı kimliklerini ibraz dahi etmeden yürüyüp gittiği zamandı. Askerlerimiz bezdi, polislerimiz bezdi, yargı mensupları bezdi, vatandaşlarımız bezdi, yani bu durumdan nemalanmayan herkes bezdi.

Yaşadığım olayları ve çıkardığım sonuçları siz sırdaşlarımla paylaşayım.

Çok günahım olduğuna eminim, bey tül mala dokunmak, her hal ile insanların umutlarını, zamanlarını çalmak, makam, mevki için olmadık işlere göz yummak gibi ağır konular, kul hakları hariç diye inanıyorum, inşallah doğrudur. Bir günahımın yeri müstesna.

Uzun zaman önce, hatırını kıramadığım bir dostum İran’a gideceğimi duyarak, oradaki benimde az tanıdığım Türkiye’ye giriş yapamayan bir dostunu getirmemi rica etti. Bu Afgan kökenli arkadaş çok zekiydi, Türkiye’de okumuş, mezun olunca da çalışmaya başlamıştı. Namazlı, abdestli, efendi saygılı bir insandı. Üniversiteden bir kız ile de nişanlanmıştı. Tabi Afganistan Türkiye’yi tanıyan ilk ülke ya bizim için özeldi. Yüksek mevkilerde ki çaycı dostlarımla temas kurdum, özel bir durum yoksa izin verin dedim, demez olaydım.

Bu kişinin işlem süresi 15 gün sürmüştü, bu sırada çalıştığı firma ürünlerini pazarlaması için, İran’lı bazı dostlarla temas kurarak yüzbinlerce dolar satış yapmasına da vesile olmuştum. Ne de olsa çalıştığı firma Türk firmasıydı, para ve kazanç Türkiye’nin olacaktı.

İzin çıkmıştı, Türkiye’deki eş adayıyla konuşan bu kişi, ilgili görevlileri kaba, suçlayıcı bir üslupla eleştirdi ve hallettim dedi. Hoş gördüm, erkek dediğin güçlü görünmeli, kudretli olmalıydı. O gece bu arkadaşı Türkiye’ye uğurladık havaalanından, ertesi gün sabah kara yoluyla Türkiye’ye dönmek için otelden çıkmıştım. Resepsiyonda durdurularak son gecenin parasını ödemem istendi, işini çözmek için kendi programım dışında aynı odada 15 gün kaldığım, iş bağlantısı yaptırdığım ve hiçbir talebim olmayan kişi benim bir gece ücretimi ödemeyi unutmuştu. Olur insanız.

Bu arkadaş Türkiye’ye döner dönmez evlendi, zamanla 4 çocuk babası olmuştu, işleri o kadar iyiydi ki kendi şirketini kurmuştu.

Vatandaşlığa alma işlerine, başkan olan dostumu ziyarete gittim, o zamanki Başbakanın eşinin, Kasımpaşalı makam şoförü ve Ubıh olan yakın korumasıyla orada tanıştım. Onların ziyaret sebebini siz bilirsiniz, ben hayırlı olsun ziyaretimle az önceki olayı anlattım, bizim Afgan arkadaşın yakında vatandaş olacağını öğrendim.

Vatandaşlığı aldıktan kısa süre sonra, 4 çocuğunu alarak eşinden ayrılmıştı o Afgan arkadaş. Olabiliyor, insanlar anlaşamayabiliyor art niyet aramıyorum. Sonrasında Afganistan’dan gelen yeni bir gelin ve 4 çocuk daha olduğunu öğrendim. Tük kimliği sahibi olmuşlardı haliyle.

İşleri fazlaca iyi olan bu kişi, yakın dostu ile birlikte milyon dolarlarını toplayıp başka bir ülkeye gitmişti, ailesi Türkiye’de yaşayacak, bu kişi gel git yapacaktı. Açtığı devasa fabrikasını elinden alarak, bunu sınır dışı yaptıran dostu meteliksiz dönüşün mimarı oldu.

Uzun zamandır aramayan sormayan bu kişi, yakın tarihlerde beni aradı. Taliban, yabancı dil bilen Afganları infaz ediyor, 5 kişilik bir aile acil Türkiye’ye gelmeli, infaz edilecek diyerek duygularıma sesleniyordu. Küçük çocuklardan, mazlum kadından bahsederek. Cümlesini gelecek kişi benim yanımda çalışacak, çok iş yapacağız, 5 dil biliyor, gelişi için 2000 dolardan fazla da ödeme yapamayız dediğinde, duygularımla bağ kopmuştu.

Sadece Türkiye’ye gelmek için vize istiyordu, vatandaşlık değil, sığınmacı hakkı değil. Geldikten sonrası kolay diyordu.

Benim ülkemde güvenle yaşayan, eğitim alan, insanımın hüsranla sonuçlanan evliliğinin mimarı, dağılmış aile ve karmaşık kültür arasında kalmış çocukların müsebbibi, ülkemde hayal edilemeyecek paralar kazanan fakat ilk fırsatta bu paralarla başka ülkelerde yatırıma koşan bir kişiden bahsediyorum.

Birçok kişiyi ülkeme getiren, örgütlenen, ülkemin siyasilerini eleştiren, siyasetine karışan, dini yapılarına karışmış bir kişi.

Vicdanen en büyük hatam ve günahım olarak bu durumu kabul ediyorum iç dünyamda. Diğer yaşanmış tecrübeleri bu konuyu hazmettikten sonra nakşedelim satırlara…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.