DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Yükselen Dip Dalga “Seküler Türkçülük” -2

Sesli Dinle

Seküler Türkçülüğün tarihselliği ve geleceği ile ilgili yazılası çok şey var. Ama burada sınırlı bir çerçevede bunu yapmak zor.

Yükselen Dip Dalga “Seküler Türkçülük” -2
13.05.2022
4.346
A+
A-

Geçen yazıda İslamcı çizgiden uzaklaşan Z kuşağı Türkçülerin Gezi Direnişine katıldığını söylemiştim. Şimdi Gezi’ye ve orada yer alan Türkçü profiline biraz daha yakından bakalım.

Hepimizin bildiği üzere Gezi’de yer alan insanların geneli genç, kentli ve seküler yaşam tarzını benimsemiş insanlardan oluşuyordu. Ön planda sol/sosyalist, devrimci ve Kemalist gençler görünse de sayısı azımsanmayacak Türkçü gençler de vardı. Gezi en çok bu yönü ile dikkat çekmişti zaten.

Bir araya gelmez denilen grupların birlikte itirazlarını yükseltmesi iktidar açısından en can sıkıcı durumdu bana kalırsa. Üstelik bu saydığım grupların yanı sıra -o dönem BDP’nin “gezi ile aramıza mesafe koyduk” açıklamasına rağmen- Kürtler ve tüm bu gruplardan ayrı bir sınıfa koyulması gereken Anti Kapitalist Müslümanlar Gezi’nin dikkat çeken diğer gruplarıydı. Anti Kapitalist Müslümanlar hariç diğer tüm grupların seküler yaşam tarzı konusunda hem fikir olduklarını yapmış oldukları itirazlardan ve bu itirazların biçimlerinden anlıyorduk.

Gezi’de yer alan Türkçüler de genelde üniversiteli, kentli, orta sınıf ailelerin çocukları olarak en azından sekülerizm hususunda o dönem solcu öğrencilerle aynı itirazda yer almaktan çekinmemişti. Yaşam tarzlarına müdahale edilmemesi, hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması, doğanın rant uğruna talan edilmemesi ve polis baskısı olmadan görüşlerini dile getirme hususlarında anlaşmış görünüyorlardı. İşin özü, Gezi kolektif bir itiraz olmasına rağmen temelde “bireyci” bir refleksle büyümüştü. Türkçü gençler de geleneklerinin aksine daha bireyci itirazlarla Gezi ruhuna ayak uydurmuşlardı. Şuan ki Türkçülerden ekonomik politika olarak Liberal Ekonomiyi benimsemeleri de tesadüfi değil.

Günümüz Türkçüler de siyasi kimliklerini netleştirirken Türkçülüğü, Liberal Ekonomiyi ve Bireysel Özgürlükleri önceleyen bir resim çiziyorlar. Bu anlamda da muhafazakâr Türkçülerden ayrışıyorlar. Bu da şimdiki Türkçülerin MHP’den ziyade İyi Parti ya da –özellikle göçmen sorununun artması ile beraber- Zafer Partisi’ne yönelmelerine neden oluyor. İYİ Parti’nin Liberal Ekonomi ile sorununun olmaması, MHP gibi katı bir devletçi anlayışa girişmemesi, siyasal İslamcılarla arasına mesafe koyması, Türklük ve Atatürk kavramlarını sıklıkla işlemesi yeni nesil Türkçüleri kendisine çekiyor.

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ da bu dönem Türkçülerin ilgisini çekmeyi başaranlardan. Ümit Özdağ’ın siyasal İslamcılara sert çıkışlar yapması ve uzlaşmaz bir tavır sergilemesi, düzensiz göçmenler konusunda Türkçülerin istediği sertlikte ve netlikte vaatler sunması yeni nesil Türkçülere cazip gelmesini sağlıyor. Fakat hem İyi Parti hem de Zafer Partisi’nin Türkçüler açısından cazibesinin sandıktaki karşılığının ne olacağı şuan için muamma. Önümüzdeki seçimler çokça sürprize gebe gibi duruyor…

Gezi’deki gençlerin profillerini tanımlarken kullandığım ifadelerden birisi de “kentli” idi. Kısaca kentli ve kırsaldaki Türkçülerin farklarından bahsedip toparlarlayayım. Kentli Türkçüler, kentin ruhuna uygun olarak gerek iş yaşantılarında gerekse sosyal hayatlarında kendisi gibi düşünmeyen yüzlerce insanla muhatap oldukları için farklılıklardan korkmama, farklılıklara saygı duyma konusunda kırsaldaki Türkçülere nazaran daha başarılılar. Bunda kentli Türkçülerin daha eğitimli olmalarının etkisi de kaçınılmaz bir gerçek. Kırsaldaki Türkçüler cemaat kültürünü ve lidere itaat odaklı devletçi çizgilerini muhafaza ederken, kentli Türkçüler daha bireyci ve sorgulayıcı bir tutum sergiliyorlar.

Bu farklılık kaçınılmaz. Her ideoloji/inanç/örgüt; kent, kırsal ve taşrada benzer ayrışmaları yaşar. Çünkü kişilerin yaşadıkları yer, mekân ve üretim tarzları zihin dünyalarına doğrudan etki eder.

Türkiye’de kent nüfusunun kırsala oranla sürekli artış gösterdiğini varsayarsak, 2023 seçimleri öncesinde Türkçü çizgideki partilerin en azından stratejik olarak kentli Türkçülerin hassasiyetlerine uygun çizgide politikalar üretmesi elzem hale geldi. MHP’nin iktidar ortaklığına rağmen sürekli oylarının azalması da bu hassasiyetleri doğru okuyamamasından kaynaklanıyor. Siyasal İslamcı iktidar MHP’ye bürokraside bir güç kazandırsa da tabanda erimeye yol açıyor. MHP şuan iktidarla ortaklık içinde olmasaydı, “işsizlik, yoksulluk, göçmen” sorunlarının tavan yaptığı şu dönemde kuvvetle ihtimal oylarını iki katına çıkarabilirdi. Fakat şuan için bu treni kaçırmış görünüyor. Bunun farkında olan İYİ Parti ve Zafer Partisi ise kentli, seküler Türkçülerin oylarına talip görünüyor.

Seküler Türkçülüğün tarihselliği ve geleceği ile ilgili yazılası çok şey var. Ama burada sınırlı bir çerçevede bunu yapmak zor. Bu konuya yalnızca dikkat çekmek, üzerine düşünmek ve tartışmak için kaleme aldığım bu yazı umarım maksadına ulaşmıştır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.