DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Yükselen Dip Dalga “Seküler Türkçülük” -1

Seküler yaşam tarzını bitirmeyi hedeflerken eldeki İslamcıları da yavaş yavaş kaybeden iktidarın bu durumu tekrar lehine çevirmesi çok zor. Türkiye’nin en büyük Milliyetçi partisini yanına çektiği son Altı senede Türkçüleri de yavaş yavaş kaybetmenin oluşturduğu travmayı atlatması da çok zor.

Yükselen Dip Dalga “Seküler Türkçülük” -1
29.04.2022
5.906
A+
A-

Sekülerizm çok geniş anlamlarda kullanılabilen bir kavram olduğu için tanımla başlamakta fayda var. Tanımla beraber bir çerçeve çizmek daha kolay olacaktır. Hiç uzağa gitmeden en yalın wikipedia tanımı ile sekülerizmin de çerçevesini çizelim o halde;
“Sekülarizm veya sekülerizm; toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket.”(wikipedia)

Türkiye’de sekülerizm laiklik-antilaiklik, ya da solculuk/sağcılık çatışması gölgesinde tartışıldı. Fakat seküler insanları yalnızca laik ve sol dünya görüşlü insanlardan ibaret görmek yanılmamıza sebep olur. Bu yazının başlığından da anlaşılacağı üzere Türkiye’de seküler olup Sağ dünya görüşünü benimseyen, hatta Türkçü olan sayısı azımsanmayacak bir kitle var. Dahası sayılarının her geçen gün arttığını sosyolojik tespitlere dayandıramasam da kişisel gözlemlerimle söyleyebilirim.

Türkiye’de seküler Türkçülük aslında Cumhuriyet’in ilk Yirmi senesinde devletin neredeyse tüm kadrolarına hâkim olarak altın çağını yaşamıştır. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı her ne kadar Türkçülük fikrinden ayrı tutulmaya çalışılsa da Osmanlı döneminde büyük oranda zayıflayan Türklük ve Türk olma bilincini uyandırması sebebiyle ve de genç Cumhuriyeti seküler değerler üzerine inşa etmesi sebebiyle Atatürk milliyetçiliğini Türkçülükten çok da ayrı düşünümeyiz. Atatürk sonrası Cumhuriyet tarihinde ise Türkçüleri genel olarak sekülerizmden koparken görüyoruz.

Peki, seküler değerler üzerinde yükselen Atatürk dönemi Türkçülük anlayışı ne oldu da sonradan Türk-İslam sentezine evrildi?

Bu evirilmeye çokça neden sayabiliriz ama öne çıkan iki nedenden birincisi, Atatürk’ün ölümü ile yarım kalan modernleşme ve sekülerleşme hareketinden doğan boşluğun İslamcılar tarafından çok iyi doldurulması. İkincisi ise Rusya’da giderek yükselen Komünizm dalgasının yine İslamcılar tarafından çok maharetlice propaganda aracına çevrilmesi diyebiliriz. İslamcılar, hem Cumhuriyet döneminin hem de giderek yayılan SSCB’nin İslam düşmanı olduğu noktasında halkın ciddi bir kesimini ikna etmeyi başarmıştır. Bu etkiden Türkçüler de etkilenerek Komünizm tehdidine karşı İslamcılarla yakınlaşmıştır.

Bugüne geldiğimizde, özellikle Z Kuşağı Türkçülerinde sekülerizmin tekrardan revaçta olduğunu görüyorum. Bu durumu yukarıdaki önermeden hareketle komünizm tehdidinin bitmiş olmasına bağlamak kolaycılık olur. Bana göre günümüzdeki değişimin en büyük sebebi Türkiye siyasetinin son Yirmi senesinde iktidarı elinde tutan İslamcıların iktidar pratikleri. Bu pratikler özellikle genç kuşak arasında İslamcılığın zayıflamasına, seküler değerlerin tekrardan önem kazanmasına sebep oldu. İktidar İslam’ın kurumsallaşmasına, kamusal alanda görünürlüğünün ve etkisinin artmasına vesile olurken bu durumun halk arasında da mutlak kabul görüneceğini var sayıyordu hiç şüphe yok ki. Ama toplumsal olayları ve olguları formülize etmek zordur.

Seküler yaşam tarzını bitirmeyi hedeflerken eldeki İslamcıları da yavaş yavaş kaybeden iktidarın bu durumu tekrar lehine çevirmesi çok zor. Türkiye’nin en büyük Milliyetçi partisini yanına çektiği son Altı senede Türkçüleri de yavaş yavaş kaybetmenin oluşturduğu travmayı atlatması da çok zor.

İktidarın genç Türkçüleri kaybedişindeki diğer bir etken ise mülteciler konusundaki plansız, programsız, günü birlik faydacı pratikler. Suriyeli göçmenlerle başlayıp Afgan göçmenler ile devam eden göç furyasına seküler Türkçüler hem demografik hem ekonomik hem de yaşam tarzı kaygıları ile karşı çıkıyorlar. Üstüne bir de mevcut ekonomik kriz, işsizlik, yolsuzluk, liyakatsizlik başlıkları eklenince itirazların sesi daha gür çıkmaya, geleneksel milliyetçilik, ümmetçilik ve İslamcılık ekseninden kopulmaya başlandı.

Bu kopuş Gezi Parkı direnişinde iyiden iyiye hissedilmişti. Yazımın ikinci kısmında Gezi Parkı direnişine katılan Türkçülere,  kentli ve kırsaldaki Türkçüler arasındaki farklara, İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin seküler Türkçülerin ihtiyaçlarına cevap verip vermediğine değineceğim.

Bu yazıda özetle söylemek istediğim şey şu, günümüz kentli seküler Türkçüleri, AKP ve MHP’nin kendi ihtiyaçlarını karşılamadıkları konusunda hem fikir. Sözünü etiğim genç, kentli ve seküler Türkçülerin sayılarının önemsenecek kadar fazla olduğunu düşünüyorum. Türk İslam sentezi ise kırsalda ve taşrada sıkışıp kalmış bir görüntü veriyor. Bu şartlar altında girilecek 2023 seçimlerinde veya olası bir baskın seçimde kentli seküler Türkçülerin oy pusulasını merak ediyorum doğrusu.

Haftaya aynı mevzuya kaldığımız yerden devam edelim. Sağlıcakla.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.