DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Yetkili, Sorumlu Ve Biraz Da Mağdur Taraf

Sesli Dinle

Devlet olmayan ancak devlet hizmeti yürüten siyasiler hem vicdanlarda, hem yasalarda hem inançlarda sorumluluğun merkezindedir.

Yetkili, Sorumlu Ve Biraz Da Mağdur Taraf
13.03.2023
4.098
A+
A-

Selam olsun siz okurlarıma. Yaşadığımız afet sebebiyle sayısız acıya gark olduğumuz, yaralarımızı sarmaya çalıştığımız bu süreçte dudaklardan düşmeyen “Devlet nerede?” sorusunun cevabını aramaya devam edelim.

Vatandaşlar ve bürokratlar açısından vermeye çalıştığım cevapta sorumluluğun sadece bir tarafa yüklenemeyeceğini ifade etmeye çalışmıştım. Bu yazımda ise ülke yöneticileri, siyasetçiler açısından cevap arayalım.

Siyasi iktidar manevi hassasiyetleri ve söylemleriyle bilinen politik yapıya sahip. İktidarın ilk günlerinden itibaren Hz. Ömer gibi hassasiyetle hizmet edeceğiz iddia ve ifadesini hepimiz biliyoruz. Yaşanılan süreçte bu söylemle ne kadar uyum sağlanıldığı ise büyük bir muamma. Hz. Ömer’ in adalet ve hakkaniyet hassasiyetinin kast edildiği bu söyleme rağmen gerçekleşen hal ise, yine Hz. Ömer’ in sert, keskin ve hiddetli yönüyle benzer gibi.

Yazılarım sebebiyle çokça aldığım olumsuz geri dönüşler arasında siyasi liderleri çok az eleştirmem yer alıyor. Evet, siyasi liderlerin mesaisi ve çaresizliği hepimizden fazla. Birçok yazımda ifade ettim, bizler yanımıza güvenilecek birkaç mesai arkadaşı ve dost bulamazken liderlerin sayısız insana ihtiyacı var.

Bir siyasi lider parti yönetimine veya kamu görevine atama yaparken vasıflı, donanımlı, bilgili kimseleri tercih etmek ister veya bunu istemeli, gözetmeli. Ancak bu vasıflara sahip kimselerin mesai süresince kendi bildikleri doğrulardan sapması zordur. Bir diğer sorun ise siyaseten tercih edilmiş, bakan veya parti yöneticisi yapılmış bu kimseler bir süre sonra kendilerinin liderliği daha iyi yapacağını düşünerek farklı mesailer içerisine girerler. İşte bu sebeple lider kendi rakiplerini doğurmuş olur. Belirlediği ve atadığı bu kimseler liderin en önemli sorunu haline gelir.

Bürokraside de durum farklı olmaz. Örneğin vasıflı kimselerin görevleri sebebiyle aldıkları talimatları yanlış bulmaları halinde direnme, karşı gelme, görevden istifa etme gibi tepkileri olur. Hatırlar mıyız bilemem fakat Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde başkentin göbeğinde yaşanan patlamalar sebebiyle zamanın vekil il emniyet müdürü duyduğu sorumluluk hissiyle istifa etmişti.

Yine geçmişe baktığımızda kuvvet komutanları, genelkurmay başkanları gibi istifa eden isimler de kimi zihinlerce unutulmayanlar arasında yerini koruyor. Şahsi çıkar ve kazançlarını gözetmeyen, siyasi tercihleri sebebiyle olmayan bu istifalar bu kimselerin vasıfları ve karakteristik özellikleri sebebiyle yaşanmıştı.

Ne yazık ki işte bu sebeplerden liderler gerek parti teşkilatlarında gerek kamu idaresinde başını ağrıtmayacak isimlerle yol almayı tercih eder. Bu şekilde yapılan tercihin sonuçları ise malum…

Gecenin geç veya sabahın erken saatlerinde şeklinde tanımlanacak büyük depremde ilgili görevliler yetki ve sorumluluklarının gereğini iradeleriyle yerine getirebildiler mi? Yoksa talimat mı beklediler?

Olayın yaşandığı saatte siyasi liderleri uykularından uyandırabilecek cesarette görevliler var mıydı? Bu sorular problemin başlangıcını oluşturuyor. Ardından afet bölgesine yapılacak müdahaleler, organizasyonlar, hazırlıklar gibi sayısız konu ise sorunun devamı oluyor. Referansların süslü söylemleriyle, gerçek olmayan özgeçmişlerle liderlerin takdirine sunulmuş isimlerin vasıfsızlıkları bir bumerang etkisiyle dönüyor ve liderlerin başını ağrıtan gündemler arasında yer alıyor.

Günümüz koşullarında siyaset yapmak cidden son derece zor olsa gerek. Genç kuşak hızlı bir dönüşüm içinde. Avantaj ve dezavantajlarıyla dolu bu dönüşüm kontrolü bir hayli zor teknolojiyle büyük sorunun merkezine yerleşiyor. Sosyal paylaşım ağları sayesinde ulusal televizyon kanallarından çok daha etkin, çok daha büyük kitlelere hızla ulaşılabiliyor.

Haberi ve bilgiyi saklamak günümüz koşullarında mümkün değil. Doğru haber ve bilgiye ulaşmak ise aynı derecede zor. İyi niyetli kimselerin dışında sayısız şekilde art niyetli kimselerin paylaşımları da yine büyük kitlelere ulaşan eylemler arasında yer alıyor. Sıkça bahsettiğimiz iktidarın kontrolündeki trol sosyal hesaplar gibi muhalefetin veya yabancı menşeli tarafların da büyük sosyal ağları olduğu açık. Yaşadığımız felaketi yabancı kaynakların paylaşımlarından izlediğimizde bahsetmeye gayret ettiğim konu daha net anlaşılacaktır.

Evet, geçmişten günümüze her birimizin sorunun parçası, kaynağı olduğumuz eksiklikler doğal afeti, sayısız kayıp verdiğimiz, tarifsiz acılar yaşadığımız büyük felakete dönüştürdü.

İktidar uğruna yapılan imar afları, iskan onayları, günü kurtarır mantıkla oy verenlerin hoşuna gidecek kolaylaştırmalar, kabuller bugün yaşadığımız acıların kaynağı oldu. Dün yaşadıkları memnuniyetle siyasilere oy verenler bugün acılarının tek sorumlusu olarak görüyor ve haykırıyor.

Siyasette başarılı olmak için güçlü görünmelisin. Siyasi mesai yürütüyorsan, itibar sahibi olmalısın. Toplum içerisinde fark edilmelisin. Vatandaş sade bir araçtan inen, sade bir kimseye hürmet etmiyor. Gittiğin yerlerde çakarlı araçlarınla, korumalarınla seni karşılamak için itiş kakışa hazırlanmış vatandaşa istediğini vermelisin.

İşte bu maliyetlere hapsedilen siyasetçiler görevleri başındayken kayıplarını telafi etmek zorunda kalıyor. Bunun yanında bir sonraki dönemin yatırımını da hazırlamak zorunda.

Fakat bu gerçeklikler kadar net farklı gerçeklikler de var. Örneğin semavi inançların tamamında belirtilen sorumluluk ve hesap verme hali. O müthiş yetkilerin, o imrenilen yaşamın sonunda yapılan her yanlışın, yapılmayan her doğrunun hesabının verileceği gerçekliği.

Milletvekili Suzan ŞAHİN; “Mecliste yaptığı konuşmada kendimden utandım, aynada yüzüme tükürdüm” dedi ve sordu “sizler kendinizden utanmıyor musunuz?” diye.

Fani dünyanın fani makamları, şöhretleri, ideolojileri elbet bir gün son bulmak zorunda. Fakat sorumluluklar ve veballer baki.

Son derece zor olsa da siyasi liderler mümkün olduğunca kalifiye insanlarla mesai yapmalılar. Yanlarındaki kalifiye insanları baskılamadan, görmezden gelmeden donanımlarını icra etmelerine imkân vermeliler. İktidarın direnişine rağmen muhalefet sayesinde gündem değişmiş olsa da afet bölgesinde sorunlar büyüyerek devam ediyor. Sürdürülen çalışmaların hassasiyet ve ciddiyeti önemini koruyor.

Devlet olmayan ancak devlet hizmeti yürüten siyasiler hem vicdanlarda, hem yasalarda hem inançlarda sorumluluğun merkezindedir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.