DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tek Diş

Sesli Dinle

Dedik ya yokluklarla verilen mücadele ile dalgalanır oldu bu bayrak. Bu topraklar omuz omuza verilen savaşla, kardeş sayılan cephe arkadaşlarının birbirlerinin kucağında can vermesiyle kefensiz yan yana ölümlerle devlet oldu.

Tek Diş
13.11.2023
4.478
A+
A-

Zaman ne kadar hızlı akıyor ve ne kadar çabuk geçiyor değil mi? Hayal meyal de olsa hatırlarım Kazım Karabekir Paşa’nın yaverliğini yapmış, yiğitler diyarı Erzurum da cenk etmiş, kurtuluş savaşı gazisi dedemi. Ebediyete irtihal eden cümle şehit ve gazilerimize rahmet olsun. Bin bir yokluk içinde milletçe omuz omuza verilen mücadeleyle Türk milletine ait Türkiye Cumhuriyeti 100. Yaşına ulaştı, daha nice yüzyıllar boyunca sancağımızın dalgalanması duamız.

“Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın.” Diyen Mehmet Akif Ersoy’ u da rahmetle anmak gerekir. Kuranı Kerim meali çalışması yarıda kalan, yarım eseri “geri dönmezsem imha et.” Diyerek Ekmelettin İhsanoğlu’ nun babası Yozgatlı İhsan efendiye emanet ve vasiyet eden kişidir milli şairimiz. Gerçi Yozgatlı İhsan Efendi vasiyeti yerine getirirken sözünü tutmuş olmakla eseri korumak arasında bir çözüm bulmuş ve Mehmet Akif Ersoy’ un mealini kendisi kopyalamış. Sonrasında da vasiyeti yerine getirmiş. Kopyayı ise aynı ciddiyetle ve sorumlulukla korumuştur.

Yozgatlı İhsan Efendi ölüm döşeğindeyken; Ak Parti milletvekili, eski Başbakan yardımcısı Emrullah İşler’ in kayın babası İslam alimi Yozgatlı Ali İhsan Okur hocayı yanına çağırır. Bu görüşmede kuran mealinin kopyasından bahseder, sakladığı yeri söyler ve imha etmesini ister. Yozgatlı Ali İhsan Okur hocada o zamanlar genç bir talebe olan Ekmelettin Bey ile birlikte isteği yerine getirir.

Bu yaşananları ise Ankara ve Yıldırım Beyazıt üniversiteleri hocalığı yapmış, Din İşleri Başkanlığı yapan bugün zaman zaman Cumhurbaşkanlığının görüşüne başvurduğu, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü, Büyükelçi Sayın Doç. Dr. Hasan Doğan’ ın da hocası olan zatı muhterem anlatmıştı uzun yıllar önce.

Anlatımdan benim anladığım şey ise güvenin, vebalin, sorumluluğun, sözün önemi ve gösterilen hassasiyet oldu.

Nerden mi girdik bu konuya. Hemen arz edeyim. Bu anlatılan konu gibi yüzlerce konuda yüzlerce mücadele vardır elbet. Dedik ya yokluklarla verilen mücadele ile dalgalanır oldu bu bayrak. Bu topraklar omuz omuza verilen savaşla, kardeş sayılan cephe arkadaşlarının birbirlerinin kucağında can vermesiyle kefensiz yan yana ölümlerle devlet oldu.

Vaktiyle bir uzman söylemişti; Devletlerin verdiği mücadeleler sonrasında ilk 50 yıl yaraların sarılması, var oluş çabalarıyla geçer, ikinci 50 yıl ise unutmakla geçer ve ne zaman unutulma tamamlanır işte o zaman yeni bir savaş çanları çalıyor demektir diyerek. Mevla milletimizi ve devletimizi sulh ile huzur ve güvenlikle, birlik ve güçle var eylesin.

Bu hafta sosyal paylaşım ağlarında bir meslektaşımın paylaşımı gözüme ilişti. Bizzat tanımadığım bu meslektaşım dolandırıcılık hikâyesini kaleme almıştı. Bir kadının akla gelebilecek her şekilde insanların duygularını, iyi niyetlerini, güvenlerini suiistimal etmesini, kimi zaman bir yetim, kimi zaman bir depremzede gibi insanlara yaklaşarak onlara verdiği maddi zararı sayısız şikâyetle birlikte ifşa etmişti.

Bu paylaşımı incelediğimde iki şeyi fark ettim ve üzüldüm. Birincisi bu dolandırıcı şahsın arsızca halen sosyal medyada varlığını sürdürmesinin ötesinde bu meslektaşa ve paylaşımlara cevap verebilmesiydi. Üzüldüğüm diğer konu ise kimi insanların; “beni de dolandır, razıyım.” İçerikli paylaşımlarıydı.

Az önce bahsettiğim ecdadın evlatları olarak ne ara bu kadar hadsiz, vicdansız, utanmaz olduk? Ne ara tutkularımızın bu denli esiri olduk? Kork korkmazdan, utan utanmazdan sözü meslektaşın paylaşımlarını okurken aklıma geliverdi.

Bence esas sorun ise 04. Ocak 2021 yılında yayınlanan, “Çalmak” başlıklı yazımda anlatmaya çalıştığım durumdu. Atı çalınan genç hırsızın ardından atının değil huyunun yani iyi niyetinin, güveninin çalındığını haykırıyordu.

Siyasi yöneticilere, bürokratlara yükleniyoruz. Oysa tabandan başlıyor her şey. Bir birey arsız ve hırsız oluyor, arkadaşı ona yandaş oluyor, dostları da duydum ortağım gördüm ortağım diyor. Bu silsile, mesela bir bakan kuzenine veya kardeşine değiyor, konu uzuyor da uzuyor. Sonra ortalıkta şikâyetler, hikâyeler suçlayıcı belgeler geziyor. Sonuçta arsız hırsızdan başka herkes utanıyor, hiçbir şeyden haberi olmayan bakan veya onun da üstleri bir yığın vebalin sahibi oluyorlar. Oysaki sorun tabanda idi. Bin bir emekle yeşeren fidan bir hata ile solabiliyor, dalı kırılabiliyor. Sorumluluk suçlamanın bittiği yerde başlar diyoruz.

İstiklal marşında denildiği gibi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.