DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Sorumsuzluk ve Makam

Sesli Dinle

İnsan hata yapabilir, yanlış yapabilir ki bunlar gelişimin en önemli destekleyicileridir. Ancak bilerek ve farkında olarak hainlik ve ayıp yapamaz.
Yanlış yapmaktan korkma, doğruya giden yol yanlışlardan geçer.

Sorumsuzluk ve Makam
29.03.2021
10.939
A+
A-

Merhabalar dostlar, yediğim tatlı ama ciddi olduğu belli olan uyarılarla özel bir güne başlamanın heyecanını yaşıyorum.

Çalan telefonumu açtığımda karşımda ki sesten; “Fatih Bey, yazınızı hala teslim etmemişsiniz, hani ciddiyet, samimiyet, sorumluluk?” diyerek başlayan sert kelimelerin sıralandığı cümle son bulduğunda, sadece “Yazı içeriğimle ilgili önemli bir dönüş bekliyorum.” Diyebildim. Kendimi dış dünyaya kapatarak, yazımı tamamlamak için klavyenin başına geçtim. Notlarımı açtım fakat ne mümkün. Telefon ve sosyal hesaplardan gelen ardı arkası kesilmeyen mesajlar, aramalar yazmama engel oluyordu. Bu kadar önemli olan nedir? Diyerek bir mesaja baktığımda bugünün benim bilmem kaçıncı doğum günüm olduğunu öğrendim. Kimileri için “İyi ki”, kimileri için “Niye ki?” doğduğum bir ömür, haydi doğum günüm kutlu olsun. Yazarımız Kutay Kara bir yazısını annesinin doğum gününü kutlamaya ayırmış ve durumu mizahi üslupla “Görevi kötüye kullanmak” olarak adlandırmıştı. Bende öyle yaptım sanırım.

Görevi kötüye kullanma demişken yazıma giriş yapayım. Özgürce, samimice, gerçeklere dayalı olarak.

Yetişmemde etkisi olan büyüklerimden edindiğim öğretiler;

  1. İnsan hata yapabilir, yanlış yapabilir. Bunlar gelişimin en önemli destekleyicileridir. Ancak bilerek ve farkında olarak hainlik ve ayıp yapamaz.
  2. Yanlış yapmaktan korkma, doğruya giden yol yanlışlardan geçer.

Bu öğretiler kendi prensiplerimi edinmeme temel olmuştu. Bugün yaptığım doğru ve güzel şeyleri, dün yaptığım yanlışlara, hatalara borçluyum.

Yanlış demişken olgunun temelini atalım. “Dost acı söyler.” sözü yanlışlarımızdandır. Esasen “Dost acıyı, acıtmadan söyler.” Olmalıdır. Üç Maymun hikâyeside yanlışlarımızdan, esası “Kötü gözle bakma, kötüyü dinleme, kötü söyleme.” Dir.

Konuya girdik bile Görevi Kötüye Kullanma ve Yanlış Bildiklerimiz.

Vaktiyle makamında muhabbet ettiğim çok eski bir dostum makamdaki güç zehirlenmesine değinmişti. Mülkiyeli olan bu kişi, Konut ile Konak arasında hapis olunmuş bir körlükten bahsetmişti. “Karşındaki tüm ceketlerin ilikli olması nefsin ekmeğine yağ sürer, bir süre sonra kendini her şeyi bilen ölümsüz sanırsın.” demişti.

Doğru söylediğini, kendisinin her mülkiye mezununun hayali olan göreve geldiğinde konutun karşısındaki okulun bahçesindeki çocukların oyunlarından ve yaptığı sporlarından rahatsız olarak potaları söktürmesi talimatından, il müdürlerine küfürlü hitabından anlamıştım. Dostum gitmiş, nefsi kırmızı plakaya, deri koltuğa oturmuştu. Saltanat bir kaban misali sarmıştı ruhunu. Peygamber Efendimizin sık sık ettiği dua boşa değil “Göz açıp kapayıncaya kadar nefsimden sana sığınırım Ya Rab” diye.

Unuttuğumuz gerçek her şeyin fani olduğu, 6 kez gittim, 7 kez geldim diyen merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için tahsis edilen son kamu malı Kasa model bir uçaktı.

15 Temmuz sonrasında şimdilerde önünden geçmenin yasak olduğu Cumhurbaşkanlığı külliyesinde nöbetler tutulmuştu. Milli hassasiyet adına önemli olan bu olay ve kalkışmaya direniş daha önce bir yazımda belirttiğim gibi Dünyaya Türk milletinin önemini, gücünü, iradesini göstermişti. Fakat o nöbetlerde nefisler de vardı.

O dönemde görüşmek istediğim bir arkadaşım abi külliyeye gel dedi. Kimi kalpler gibi karanlık gecede, o kalabalık içinde, etraftaki onlarca siyasi kişinin, bakanların, bürokratların arasında aslında yalnız gibiydim. Arkadaşımla volta atarken görüşmek istediğim konuyu konuştuk, ayrılırken “Neden burada buluştuk?” Diye sorduğumda şaşırmıştım. “Abi şu an burada görünmek önemli, ben Başkanlık bekliyorum.” Demişti. Ne kadar zeki insanlarız değil mi?

Resmi görevlerim sırasında bir Mülkiyeli personel, karşısında ceketimi iliklememi istemişti. Oysa ki dış denetimden geliyordum, üzerimde iliği bırakın ceket yoktu. Latif bir kişilik latife yapıyor sanmıştım. Görevim gereği kendisi bana bağlı olarak mesai yürütmekteydi. Yaşı gereği konuyu mizahi şekilde cevapladım. “Ben bir HİÇ ’im, iliklemem.” Dediğimde, karşımda ki Mülkiyeli nefis beni anlayamamıştı. Bana “Saygısızsın” dediğinde çok nadiren yaşanılan bir olay oldu. Diğer Mülkiyeli arkadaşlar, “Fatih Bey saygısız değil, çıtası biraz yüksek.” Demişti. Normalde bir Mülkiyeli, başka bir Mülkiyeliyle tartışmaz aksine sahip çıkardı.

Bu hikayelerde sonuç ne mi oldu? Hesapta olan değil nasipte olanlar yaşandı.

Makamdaki nefis o eski dostumun, onursuzca görevinden alınmasına neden olmuş, eşi ve çocukları da dahil yedi düvele mahcup kılmıştı.

Yürüyüş arkadaşım sanırım bu aralar Genel Müdürlük hedefiyle yürüyüşte.

Saygısız olduğumu iddia eden kişi ise tarihte ki özel yerini aldı, meslekten ihraç oldu.

Tevafuken eski başbakanlardan biri ile aynı ad ve soyada sahip bir bürokrat, heyetiyle birlikte yurt dışında göreve gitme hazırlığı yapar. Yapılacak gizli resmi toplantı için referansları sağlam olan bir bürokratı yanına tercüman olarak alır. Bürokratın öz geçmişinde Amerika’da yüksek lisans, iyi derecede İngilizce, Fransızca bildiği yazılıdır. Özgeçmişe bakınca insan kendini kötü hissediyor durumu varmış yani.

Heyet yurt dışına gider, adettir, birkaç gün gezer. Resmi toplantıya gitmek için yola çıkılacağı sırada kâğıt üstünde ki donanımı dil ısırtan tercüman ortalıklarda yoktur. Genel Müdür otel lobisinde beklerken bir görevliyi tercümanlık yapacak mülkiyelinin odasına gönderir. Görevli döndüğünde Genel Müdüre, “aşırı alkollü olarak sızmış.” dediğinde zeki olan herkes durumu anlar. Tercüman yabancı dil bilmiyordur. Elçilikten bir personel temin edilerek, toplantı yapılır ve Türkiye’ ye dönüldüğünde hesap sorulur.

Kişinin referansı olan bürokrata da bu durum sorulduğunda “ben iyi biri dedim, ne bilip ne bilmediğini nerden bileyim?” diyerek kendisini savunur. Yaptığı yanına kalmayan dil bilmez, cesur ise hemen görevden alınır. Bir Büyük Şehir’in, 4 sınıf ilçesinin kaymakamı olarak sürgün edilir. Ne güzel bir sürgün diyenler varsa aynı fikirdeyim.

Sözcü Gazetesi yazarlarından meslek büyüğüm Yılmaz Özdil; “Merkez Başkanı Kim olmalı?” yazısında bir şeyler demiş. Oysa ki denilecek çok şey var.

Sayın Özdil, mülteci sığınağı iken mülteci yığınağı olan ülkemdeki kontrolsüz göçlere ve göçmenlerin cesaretine mi dikkat çekmek istedi acaba? Yoksa elinde solüsyon mu var? Şayet öyleyse bende de biraz siyah döviz var.

Konu çok daha vahim aslında. Yıllar önce bir dostum Ak Parti ile yaşanan değişimlerden bahsetmişti. Saydığı tüm şeylerin geçmişte de var olduğunu söylediğimde, “Evet haklısın ama değişen bir şey var. Her şeyin bir yolu, bir üslubu, bir sınırı tabiri yerindeyse bir raconu vardı eskiden.” Diyerek cevap vermişti.

Gündemde ki konumuz İstanbul sözleşmesi. Peki ya bu konuda ne biliyoruz? Ne kadar biliyoruz?

İddiaya göre; İstanbul Sözleşmesinin resmi dilleri olan İngilizce ve Fransızca metinleri ile TBMM ‘ne onaya sunulan Türkçe metin arasında fark var. Bundan daha mühimi TBMM’de onanan metinle Resmî Gazete’ de yayınlanan metin arasında da çok var.

Peki tek sorumlu iktidar olan siyasi irade mi? Komisyonlar, mütercimler, kamu görevlileri, makam imkanlarıyla siyasilerden daha kudretli bürokratlar masum mu?

Bu yazının olgusu ile bağdaştığına inandığım Türkiye Gazetesi yazarlarından Fuat Uğur’ un 18 Mart tarihli yazısına binaen kaleme almak istediğim yazım haftaya takdirlerinizde olur umarım. Bu arada beklediğim teyit de gelmiş olur sanırım.

Şimdi doğum günü kutlama zamanı, müsaadenizle…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.