DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Sahte Başarının Getirisi Yıkım

Sesli Dinle

Bireysel hareketlerle edinilmiş sonuçların başarı olmadığını düşünerek, kendisine daha kapsamlı bir yol haritası çıkarmıştır. “Güven ve çıkar denklemini, suç ortaklığı prensibiyle sağladım” sözlerini anlamam zor olmuştu.

Sahte Başarının Getirisi Yıkım
04.10.2021
5.964
A+
A-

Satırlarıma göz atan, sesime kulak veren, başta sana ve tüm dostlara selam ederim değerli okurum. Bu hafta ki yazımda yurt dışı ziyaretimde tevafukken tanıştığım, tanıştığımda dikkatli olmam için uyarıldığım bir ihtiyarın ilginç hikâyesini sizlerin muhakemesine bırakıyorum.

İlk olarak sade, sakin bir kimse olarak tanımladığım kişinin aslında ülkenin en tehlikeli, en güçlü ismi olduğunu biraz geç öğrenmiştim. Her şeyde olduğu gibi bunda da bir hayır vardı. Doğallığım ve bilmediğim durum sayesinde bu kişi ile bir hayli yakın bağ kurmuş, kendi tabiriyle sırlarının küpü olmuştum.

Hikâyeye başlayalım.

Fakir bir ailenin zeki evladı olan bu kişi zor şartlar altında üniversite eğitimi alır. Bu dönemde bir siyasi tarafın içine girer. “Genel olarak kadınlar, yaratılışları itibariyle gücü, popileriteyi, maddi bolluğu sever, ben ise yakışıklı, boylu, poslu fakat ekonomik anlamda zayıf bir kimse olarak kadınları izlemeyi tercih ettim Üniversite yıllarında siyasi taraf olmam bu sebepten denilebilir” sözleriyle özetlemişti hikâyesine girişi.

Üniversiteyi bitirerek işsizler kervanında yer alışını “O dönemde ülkemde ki siyasi iktidar adaletsiz ve vicdansızdı” sözleriyle ifade etti. Yani iş bulabilmenin tek yolunun iktidara yakın olmaktan geçtiğini, bu yakınlık kavramının ise anlaşılandan daha ağır karşılığı olduğunu belirtti.

Bir arkadaşının mağduru olduğu olayda, hasım tarafı kendi tabiriyle “Şuurunu kaybettirerek ikna etmek” yani anladığınız gibi fiziken saldırarak, arkadaşının mağduriyetine son verilmesini sağlamasıyla hayatında yeni bir döneme girmiş olur. Arkadaşı kendisine minnetini yüklü miktarda para vererek göstermiştir.

Eğitimli fakat işsiz bir genç olan bu kişi hayatını kurmaya başlamıştır. Üst düzey bir emniyet görevlisinin kızıyla sevgili olmuştur. Yaptığı illegal işlerde sevgilisi aracılığıyla bilgi alma ve olayları kapatma avantajını edinmiştir, taki bir siyasetçinin yakınına denk gelene kadar. Çatıştığı kişinin önemli bir siyasetçinin yakını olması kendisinin bağlantılarını aşmış ve zor günler yaşamasına neden olmuştur.

Bunun üzerine bağlantılarını güçlendirme kararı alan bu kişi kimi siyasetçilerin muhaliflerine karşı yaptığı saldırılarla kendisine yeni dostlar edinmiştir. Bu avantajını kaybetmesi de çok sürmez. Basit bir sebeple tartıştığı ve hastanelik olmasına sebep olduğu kişi bir yargıcın yakını çıkmıştır. Mevcut bağlantıları yeterli olmamış ve yine bedel ödeyen kendisi olmuştur.

Bireysel hareketlerle edinilmiş sonuçların başarı olmadığını düşünerek, kendisine daha kapsamlı bir yol haritası çıkarmıştır. “Güven ve çıkar denklemini, suç ortaklığı prensibiyle sağladım” sözlerini anlamam zor olmuştu.

Bu dönemde yurt dışından ülkesine gelmiş aranan bir kişiyi saklaması, yardımcı olması ise tamamen şans diyerek belirttiği bir olay olmuştur. Bu sayede yurt dışı dostlukları da başlamıştır. Tüm dostluklarını detaylı bir şekilde organize etmesi ise “Yıkımım” dediği büyük başlangıç dönemidir.

Ülkesinde siyasetçilerin, kamu görevlilerinin, iş dünyasının sözünü dinlediği bir isim olarak hızlı büyüyüş sürmüştür. Yurt dışı bağlantıları sayesinde akla gelebilecek her işte son sözü bu kişi söyler.

Fakir ve eğitimli genç olarak çıktığı yolda, dönümlerce araziden oluşan çiftlikler, sayısız odalara sahip villalar ve maddi olarak aklınıza gelebilecek her şeyin sahibidir, kudretli bir kişi olmuştur.

Bu yükselişi anlatması ise uzun sürmemişti. “Bir çıkış bulamadığımda yaptığım şey daha fazla batmaktı, he batışımda bir derece yükseliyordum. Açgözlü, doyumsuz insanlar yoldaşım, yandaşım oluyordu. Başım her derde girdiğinde anladığım şey kendime daha çok ortak edinmem gerektiğiydi. Bu prensiple yaşadım. Yaptığım tüm yasa dışı işlerde beni yargılayacak, soruşturacak kişileri ortağım yaptım. Devlet idaresinde siyasetçisinden başlayarak aklına gelecek her kademede ki isimler ortağımdı, bu sebeple dokunulmaz oldum. Halkın nefretini kazanmamak önemliydi benim farkım ise buydu. Çok sayıda bağış yaparak, bunların duyurulmasını sağlayarak iyi bir insan olduğum imajını kazandım. Bazı kurumlara basit bağışlar yaparak çok sayıda plaket aldım ve iyi insan imajımı tescilledim, zaten dindar bir aileden geliyordum yani Pazar günlerim ibadetle geçiyordu.”

“Doğru şartlar ve imkânlar oluştuğunda herkes hırsız olabilir” sözü ilgincime gitmişti.

“Her şeyin çok güzel olduğunu sandığım günlerin, aslında yanılsama olduğunu anlamam uzun sürdü” diyerek devam etti anlatımına.

“Villada yaşadığında mutlu olacağını düşündüğüm eşimle her geçen gün daha da uzaklaşıyorduk, aynı çatı altında birbirimize hasrettik. Büyük oğlum bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Ben ülkenin en güçlü adamı, imkânları sınırları aşan ben, bir arabaya bir şarampole kaptırmıştım ilk evladımı. Bundan birkaç yıl sonra diğer oğlum aile içinde yaşanan basit bir tartışmada kızımın eşine, damadımıza evin içinde ateş etti. Olayda ölen olmadı diyerek teselli olmuştuk fakat aile bağlarının öldüğünü çok sonra anladık. Yıllar sonra oğlum alkol ve uyuşturucunun etkisiyle kendi silahıyla kendisini vurmuş, bana öyle söylendi, o çocuk öyle bir çocuk değildi ne zaman ne oldu halen anlayabilmiş değilim. Kızım mutsuz evliliğin içinde, bunu gözlerinden görebiliyorum. Damadımda saygıdan, sevgiden pek bir emare kalmadı. Küçük kızım ise evlenmedi, yurt dışında yaşıyor, küçük oğlum da evlenmedi, taşrada kendi halinde bir yaşam sürüyor.”

“Para, güç, ün, akla gelen her şey bana ve aileme sadece acı getirdi, keşke üniversiteden mezun olduğumda o lanet siyasi iktidar olmasaydı, keşke bir işe girip maaşımla geçinip, sıradan bir insan, sıradan bir aile olsaydık.”

“Sizin oraları bilmem ama bildiğim yerlerde siyaset, din, ticaret, yöneticileri aynı. Aslında hiçbiri farklı değil, yani “Dava” kavramı sadece vatandaşa hitap eden bir kavram. Çünkü hepsiyle aynı noktada buluşmuştum, hepsiyle ortaktım ve tüm dengeleri çözdüm, her şeye güç yetirdim. Fakat ailemin başına gelen kötü olaylara engel olamadım, sanırım herkesi kandırabilmiştim ancak Tanrı’yı hesaba katmamıştım. Şuna eminim ki Tanrı kolay affetmiyor” dediğinde beynimde sayısız düşünce dolaşır olmuştu.

“Eşimle birbirimizi görebilelim, tekrar eş olabilelim amacıyla şehir merkezinde küçük bir daireye taşındım. Çiftlikleri ve villaları kapattım. Benim hayatımı çürüten o yapıları çürümeye terk ettim.” Sözleriyle özetledi yaşantısını.

İnsanların biraz korku, biraz saygı, biraz sevgi, biraz özenti ve birazda acımayla baktığı o sade insan bana göre acılar içinde kavrulan bir beden, ruhen bir ölüydü. Yıllar önce gerçekleşen bu sohbet bugün halen birçok şeyi sorgularken aklımın bir kenarında yerini korur.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.