DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Saatini  05:45’e Kuranlar

Sesli Dinle

Seçilmemiş hayatın, seçilmemiş rutinlerini yaşayanlara, saatini 05:45’e kuranlara selam olsun.

Saatini  05:45’e Kuranlar
03.09.2021
6.264
A+
A-

Günlük rutinlerimiz hayatımızı kolaylaştırır mı, yoksa her günün birbirine benzemesi ruhlarımızı körleştirir mi?

Bir yanım diyor ki; rutinler bizi kötü sürprizlerden korur, önümüzü görmemizi kolaylaştırır, yaşanacakları üç aşağı beş yukarı kestirebilmemiz, bize güven hissi verir. Rutinler alışkanlık haline geldiği için bedenen ve ruhen yıpranmamız zorlaşır…

Diğer yanım diyor ki; her gün aynı saatte aynı insanlarla aynı işleri yapmak, insanı bir kurt gibi içten içe kemirir ve köreltir. Heyecandan ve meraktan yoksun bir hayata, dolayısıyla üretme kabızlığına götürür. Günlük rutinler sanılanın aksine vücudu da, zihni de tembelleştirir.  Olağan dışılıkla karşılaşmayan zihin alışılagelmiş olana karşı, kendisini yorma ihtiyacı hissetmez.

Her iki yanımı da dinledikten ve de bu soru üzerine biraz kafa yorduktan sonra vardığım sonuç şu oldu:

Hayatımızı kolaylaştıran rutinler nasıl gerçekse, hayatımızı yaşanmaz haline getiren rutinler de gerçek. Nihayetinde, özgür irademizle seçtiğimiz rutinler hayatımızı kolaylaştırabilir, renk katabilir, hayat kalitemizi artırabilir. Fakat dayatılmış, mecbur koşulmuş rutinler hayatımızı tatsız, tuzsuz, robotik bir ritme sokuyor ki bu yavaşça çürümenin başka bir adı… Örnekle açıklamak gerekirse, her sabah gün doğumunu izleyip sade kahvemi yudumlayacağım derseniz, seçim olarak hayatınıza dâhil ettiğiniz bu rutin size mutluluk verebilir, her güne iyi başlamanızı sağlayarak yaşam kalitenizi yükseltebilir. Fakat her sabah, gün doğumundan önce kalkmanız mecburi koşulsa, saatiniz her sabah 05:45’te çalmak zorunda olsa, akşam kaçta eve gideceğiniz iş rutininiz tarafından belirlense, her sabah aynı asık yüzleri aynı otobüse binerken görseniz… Bu pek kulağa hoş gelen bir rutin olmasa gerek.

O halde rutinlerin de sınıfsal boyutunu atlamamak gerekir. İnsana dair olup da sınıfsal olmayan hiçbir şey de yok bana kalırsa. Rutinin sınıfsal boyutu, aşkın sınıfsal boyutu, insan ilişkilerinin sınıfsal boyutu, üretimin, emeğin sınıfsal boyutu gibi…

İçinde bulunduğunuz sınıf iradenize, iradeniz seçimlerinize, seçimleriniz ise hayatınıza dokunuyor. Haliyle, hayatımıza dokunan o “şey” rutinlerimizi de şekillendiriyor. Şehrinizde işçi durakları var mıdır bilmiyorum, fakat benim şehrimde(Adana), var. Hayat rutinlerini onlardan dinlediğinizde duyacaklarınızla, şehrin patronlar kulübü müdavimlerinden duyacaklarınız çok farklı olacaktır.

İşçi durakları saatini 05:45’e kuranlarla dolar her sabah. Aldıkları simit adeti de, bindikleri servisin saati de değişmez. Simitçi de, servisçi de, servise binen de değişmez… Değişen yalnızca takvim yaprağındaki rakamlardır.

Seçilmemiş hayatın, seçilmemiş rutinlerini yaşayanlara, saatini 05:45’e kuranlara selam olsun.

YORUMLAR

  1. Mücahiddin Aktaş dedi ki:

    Birde saatini 5’45e kuramayanlar var işsizler. Kapitalist söylem haline şükret anlamında söylemiyorum çok kötü rutinlerden diye. Ama durağanlık bozar bu kesin.

    1. Hanifi AKTAŞ dedi ki:

      Evet o da dayatılmış rutinsizliğe girer ki o da çok tehlikeli ☺️