Özlem’ce; Sınav Çocukları

Okul hayatımız başladığı günden itibaren sürekli bir koşuşturma, sürekli bir yarış içindeyiz. İlkokulda kim daha önce okumayı öğrenecek yarışı ile başlıyoruz. Ortaokul, lise zamanları ise tam bir sınav arbedesi yaşadığımız dönemlerdir.

Eğitim sistemimizin gerektirdiği sınav düzenine uymak zorunda kalıyoruz çünkü o sınavlara girmeden çok iyi eğitim veren okullarda eğitim-öğretime devam edemiyoruz. Bunun sonucu olarak da o yarışa bir şekilde dahil oluyoruz. Peki gelelim bu konuda bir terapist ve matematik öğretmeni olarak neler önereceğim çocuklarımıza ve velilerimize? Bu süreci nasıl daha kolay, daha keyifli, daha az psikolojik hasarlı geçirebileceğimizin ipuçları geliyor şimdi. Hazır mısınız?

Öncelikle velilerimizden başlayalım. Çok değerli veliler, lütfen çocuklarımızı bir hırs oyununa alet etmeyin. Onların bir çocuk olduğunu unutmadan, gereksinimlerinin farkında olarak davranın onlara. Sizin onları sınıf arkadaşlarıyla, kuzenleriyle, komşu çocuklarıyla kıyaslamanız onların bilinçaltında çok ciddi hasarlara sebep oluyor. Başta yetersizlik duygusu, asla başaramam duygusu böyle oluşuyor. Kendine güvensiz çocukları incelediğimizde, genellikle mükemmeliyetçi anne babalara rastlıyoruz. Her yaş grubunun farklı duygusal ihtiyaçları vardır. Siz eğer onları görmezden gelir ve sadece aldığı notlara odaklanırsanız, çocuğunuzun kişiliğinde oluş, her çocuk farklı yapıdadır. Farklı ilgi alanları vardır. Bu ilgi alanlarına göre başarılı olacağı dersler de değişiklik gösterecektir. Onun kendi başına bir birey olarak yetişmesini istiyorsanız öncelikle çocuğunuzu tanımalısınız. Ona özgürlük alanı tanıyıp, kendi kararlarını alabilmesi için destek olmalısınız. Ama bu onun yerine kararlar almak değil, o sizden talep etmediği sürece sadece izlemekle yetinmektir.

Başarılı, kendine güvenli, mutlu bireyler neyi yapıp neyi yapamayacağını bilir. Yapamayacağını düşündüğü konularda destek ister ve eninde sonunda o işi de başarır. Tüm ebeveynlere soruyorum; kim çocuğunun önce mutlu olması ile ilgileniyor? Bakın başarıdan da önce. İşte fark burada. Herkes doktor olmak zorunda değil. Herkes mühendis, eczacı, avukat da olmak zorunda değil. Birileri sizi takdir etsin diye çocuğunuzu zorlamayın. İstemediği mesleği seçmek zorunda kalmasın kimse. Sizin olamadığınız mesleği neden çocuğunuza dayatırsınız ki? Siz farklısınız, farklı yeteneklere sahipsiniz. Çocuklarımız ise her biri kendi şahsına münhasırlar. Onların kendi olabilmeleri için onlara alan tanıyın ve her yaptıklarının izninde olun. Yanlış olduğunu düşündüğünüz konularda bağırıp, çağırıp, yasaklar koymak yerine onlarla konuşup, bu yanlışı onun kendinin anlamasını sağlayın. Bu çok daha kalıcı olacaktır.

Gelelim bu koşuşturmanın öğrenci ayağına. Sevgili öğrenciler, sizler hepimizin geleceğisiniz. Tüm bu süreçte sizi yarış atı gibi gördüğümüz için öncelikle sizden özür diliyoruz. Sizin kişisel farklılıklarınız nedeniyle farklı ilgi alanlarına sahipsiniz. Hepinizin matematikte başarılı olmasını bekleyemeyiz. Her birinizin mükemmel resimler çizmesini, solo konser vermesini, yeni bir şeyler icat etmesini de bekleyemeyiz. Burada lütfen fark edin yeteneklerinizi. Neyi yapmaktan hoşlandığınızı, neye dikkatinizi verdiğinizde başarılı olduğunuzu bilin ki neyi yapmayı seçmediğinizi de bilin. Ve bu konuda ısrarlı yaklaşımlarda kendinizi savunabilin. Benim tercihim şu ve kesinlikle ileride bu mesleği yapmayı seçiyorum dediğinizde kimse sizin karşınızda durmayacaktır. Sizin kararlılığınız çok önemli gençler. Hedefleriniz net olursa başarıya ulaşacak yol da belli olur ve işinizin yarısından çoğunu bitirmiş olursunuz. Hiçbir sınav sizin ruh ve beden sağlığınızdan önemli değildir. Hiçbir sınav yolun sonu da değildir. Her zaman farklı bir alternatif vardır. Farklı seçimlerle çok daha başarılı ve mutlu olabilirsiniz. Yeter ki kendinizi kapana kısılmış gibi hissetmeyin. Her şeyden önemlisi sizsiniz. Kendi hayatınızın merkezinde siz varsınız. Unutmayın siz farkında olun ki sizin yetiştireceğiniz nesiller de bilinçle yetişsin.

Bir gün bir yerde yüz yüze de görüşebilmek ümidiyle. Takipte kalın. Hoşça kalın.