DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Oyunun Kurallarını Bozmak

Sesli Dinle

İnancımız gereği öldüğümüzde bize sorulacak sorular içerisinde Kimin Kulusun? Sorusu da yer alıyor. İşte o zaman Emir Kulu olanların vay haline.” …

Oyunun Kurallarını Bozmak
14.06.2021
4.978
A+
A-

Merhaba dostlar. Olayların hızla değiştiği, başrolde ki kişilerinde bu değişikliğe eşlik ettiği fakat olgunun istikrarlı duruşundan taviz vermediği, adına gündem dediğimiz ve ciddiyetin yitirildiği bir döneme imece yoluyla imza atıyoruz.

Duyduğumda çok doğru bulduğum bir söz oldu. “Ceza Kanunları Ülkelerin Oyun Kurallarıdır.” Şeklinde bir cümleydi. Evet, oyunun kurallarına uymazsak ne oyun zevkli olur ne de oyunun içinde olanlar eğlenir.

Hatırlar mısınız? Birçok siyasetçi gibi Tansu Çiller’inde Doğruyol Partisinin Genel Başkanı ve ülkemizin Başbakanı olduğu yıllarda yanına yaklaşmak pek mümkün olmazdı. Hatta bırakın kendisini; parti genel merkezinin, konutunun ve benzeri adreslerinin etrafında kuş uçmazdı. Güvenlik üst noktanın daha da üstündeydi.

Yıllar sonra Sayın Çiller devlete verdiği hizmetler sonrası “emeklilik” diye tabir edeceğim hayatını yaşamaya başladı. Hayatın gerçeği, bir gün herkes için geçerli olacak bir hal.

Çiller’in evine hırsız girmişti, girebilmişti. Basına yansıyan bu olay ne anlama geliyordu?

Basına yansıyan demişken, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemlerinde yeğeni, yakın koruması o zamanlar Polis memuru olan Ali Erdoğan bir karakolda kavgaya karıştı şeklinde bir haberde yerini almıştı. Olay, Ali Erdoğan’ın bir yakınının gasp edilmesi sebebiyle yaşanan mağduriyet ve bölge karakolundan beklentilerin yerine getirilmemesi sebebiyleydi. En azından söylenen buydu.

“Oyunun Kuralları”…

Ceza kanunlarındaki boşluklar, uygulamalarda ki nahoşluklar, referanslar, ilişkiler, kayırmacalar, kurtarmacalar gibi bir yığın kuralsızlıklar, aflar, derken oyunun tadını, tuzunu kaçırdı.

Tabandan, tavana doğru gelişen bir zincir mi? Yoksa tam aksi tavandan, tabana doğru mu tartışılır. Fakat gerçeklik ortada.

Hangi suçun cezası mağdur tarafların içini soğutuyor veya insanları suç işlemekten korkar, çekinir hale getiriyor?

Günün koşullarında etrafında ki kalkan sebebiyle kuralları ciddiye almayanlar, o koruyucu kalkanları bırakmamak adına tüm gayretiyle mücadele veriyor. Ancak zaman ve nasip çizgisine yetmeyen güçler sebebiyle dengeler değiştiğinde, yaşamlar sadeliğe yakın bir çizgiye dönüştüğünde, mimarı olunan eserlerden payımızı alıyoruz.

Hz. Ömer adaletinden bahsederek kurulan cümleler, manevi takdirle Hz. Ömer adaletinin tecelli etmesiyle sürmüyor mu?

Büyük ders almama sebep olan bir tecrübemi arz edeyim sizlere, usulünce tabi.

Bir yurt dışı ziyaretimde, dostum olan bir yargıca sürpriz ziyaret yapmıştım. Beni görünce mutlu olan, ağırlayan o dostum, sohbetimiz sırasında ortak dostumuz olan bir başka kişiden konu açmıştı. Yargıç, ortak dostumuz olan bu kişinin mağduru olduğu olay sebebiyle görülen mahkemenin kendisinde olduğunu, ancak üzerinde ki baskılar sebebiyle haklı olan taraf lehine karar veremeyeceğini ifade etmişti. Duyduğumda irkildiğim bir söz olan “Haklı olmak, hukuken kazanmak anlamına gelmiyor.” sözünü, bir hukukçu, bir yargıç söylemişti. Yargıç olan dostum sanırım bana günah çıkarıyordu, sohbetimiz “Bende emir kuluyum.” Sözü ile son buldu.

Bu olaydan birkaç gün sonra sohbetimizde adı geçen dostumu da ziyaret etme fırsatım oldu. Sohbetimiz sırasında Yargıç dostumuzun anlatımlarını dile getirerek konuyu paylaştım. Dostuma mağduriyetinin giderilemeyeceğini söylemiş olmuştum sanırım.

O sırada, bulunduğum ülkede İslam inancına sahip az insan vardı, tabi esası Yaratan bilir, hangimiz ne kadar neyiz ayrı bir muamma.

Dostum güldü, aslında hüzünlü bir tebessümdü yüzünde ki. Hüznünün mağduriyetinin giderilemeyecek olması adına olmadığını cevap verdiğinde anlamıştım.

“Evlat, dünya fani, kimler geldi kimler geçti, şahsi ikballer adına, nefislerimize uşak olmamız gerçekliğiyle yakmıyoruz sadece, yanıyoruz da. İnancımız gereği öldüğümüzde bize sorulacak sorular içerisinde Kimin Kulusun? Sorusu da yer alıyor. İşte o zaman Emir Kulu olanların vay haline.”  Dediği zaman içsel bir irkilme yaşadım.

Ziyaretlerim sonrası yurda dönmüştüm, tabi karakterime nakşeden yeni öğretilerle.

Yıllar geçti aradan anlaşılabilmesi adına ülkemizde ki sistemle örneklendirmek için şöyle anlatayım. Bir yüksek mahkeme Hakimi olan “Emir Kulu” dostumuz, pandemi döneminden hemen önceye takabül eden dönemde bana mesaj atmıştı. Kendisi artık “Yüksek Mahkeme Baş Savcısı” olmuştu. Uluslararası mesaj atmak madden külfetli olduğundan “Hayırlı Olsun” diyemedim. Hatta aksilik bu ya bahsettiğim olay yüz yüze son görüşmemiz olmuştu. Konuşma kabiliyetine engel olan sağlık sorunları sebebiyle kendisine “Geçmiş olsun.” dahi diyememiştim. Telefonunu açamayan, dinleyen fakat cevap vermekten aciz olan yüksek yargıç dostumuza.

Öğretinin ustası olan dostum ise ebediyete irtihal etmişti, giderilmemiş mağduriyetiyle. İlginç olan ise İslam inancına sahip vefat eden dostumun vefatının üzerinden 3 yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen dünyanın birçok yerinden adına hatimler okunarak, dualarla yad edilmesi haliydi.

Başlığını hatırlayamadığım bir yazımda, Ak Parti iktidarının 2. dönemlerine tekabül eden yıllarda bir dostum “Adam kayırmaca, ihaleler vb birçok hayat gerçekliğinde kural tanımamazlıkta artan hallerden bahsettiğine yer vermiştim. Bugün bir kişinin çok düşük bir yaşanmışlık yüzdesine tekabül eden, duyulmuş, bilinmiş olaylar hakkında ki yorumları gündemi kontrol edebiliyor. Oysaki, olgu haliyle düşünüldüğünde çıkacak sonucun çok daha ağır olması muhtemel.

“Ceza Kanunları, Ülkelerin Oyun Kurallarıdır”, kuralları bozan, bedelini ödüyor muhakkak. Ayrıca o soru aklımdan çıkmıyor, “ Kimin Kuluyuz?”

Hürmetlerimle…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.