Herkesin Derdi Kendine
Acı insanın içine dokunur dediğimiz yerde olayların zorumuza giden noktalarıdır. Öyle bir koyar ki hem de bazen altından kalkamayacakmışsın gibi gelir
İnsanların canını yakmak, bazı insanlar için ne kadar kolay. “Karşıdaki ne hisseder? Ne yaşar?” Diye düşünmeden umarsızca. İnsanlar canları yandığında mı ağlar? Yoksa içleri yandığında mı? Bazen canının yanmasına, cenazeye ağlayamazsın yerine göre kendini zorlarsın da olmaz ama bazen de saçma bir film de bir film repliğine gözlerin dolar. O acının seni nerden vurduğuyla alakalıdır. Öyle bir dokunur ki sen bile şaşırırsın. Benim buna mı gözlerim doluyor diye kendini sorgularsın. Seneca’nın dediği gibi “Hafif acılar konuşabilir, ama derin acılar dilsizdir.” Bazen bir şiirin dizesinde, bazen bir türkünün nakaratında, bazen de küçücük bir çocuğun anne deyişinde yanar canınız.
Hayat her zaman güllük gülistanlık değildir ve olmayacaktır da ama bazen bilmediği yerden ya da hazır olmadığı zamandan vuruyor insanı. Ayrılık da sevdaya dair dediğimiz nokta oluyor bunlar hep. Acılar da hüzünlerde hayata dair.
Acı insanın içine dokunur dediğimiz yerde olayların zorumuza giden noktalarıdır. Öyle bir koyar ki hem de bazen altından kalkamayacakmışsın gibi gelir. İşte o noktada “peki şimdi planım ne?” Dediğimiz nokta; kalp grafiğinde düz çizgiyi gördükten sonra, kalp masajına ya da şoka cevap vermediğimiz hayata dönme noktamızdır. İşte insanın gerçekten yaşadığını hissettiği an, o karar anıdır. Kaderimizi ve hayatımızın gidişatını başkasının ellerine bırakmadığımız yerdir orası. O saatten sonra tüm söz hakkı ve sorumluluk bizimdir.
Tabi buradan da şu çıkartılmamalıdır. “Büyük acılar nedir? Kime göre, neye göre büyük ve dönüm noktası olacak acıdır?” Gibi şeyler düşünebiliriz. Bunların net bir cevabı yoktur çünkü herkes olaylara kendi nevi şahsına münhasır tepkiler ve kararlar verir. Herkesin acısı kendine büyüktür, içinden çıkılmazdır. Kimse kimsenin acısını küçümseyemez, kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Elimizden geldiğinde empati yapabiliriz fakat o bile bir yere kadar geçerlidir.
O yüzden herkesin acısına saygı duyabilmekte bir erdemdir. Hor görmeden, aşağılamadan, karşılaştırmadan. Evet belki de en önemli noktalardan biride bu. Karşılaştırma yapmak, acıyı yarıştırmak. Hiçbir şey yapmayalım belki de çünkü insanlar bazen iyi şeyler yaptıklarını, karşısındakilerin acılarını paylaştıklarını düşünerek daha da kötü sonuçlar doğuracak şeyler yapıyor olabilirler. Bilmeden yapıyor çoğu insan ama bazısı da üzerine vazife olmadan yapıyor.
Acıyı yaşayabilmekte hayata karşı bir duruş göstermektir. Kaçmadan, saklamadan, korkmadan acımızı zamanında ve olması gerektiği gibi yaşayalım ki güzel günlerde gelmesi gerektiği zamanda gelebilsin, ötelenmesinler…
Turgut Uyar’ın acıyor şiirini ilk defa Kiralık Aşk dizisinde “İso” karakterini canlandıran Kerem Fırtına’nın sesinden dinlemiştim. Çektiği aşk acısı üzerine elleri cebinde uzun bir sokakta yürürken okuyordu. O güne kadar nasıl olmuştu da duymamıştım bu şiiri? Nasıl iyi gelmişti bana. Evet bazen acı hüzünlü temalı şiirler hikayelerde iyi gelebilir insana. O yüzden belki de bu yazıyı okuyanlar ve daha önce duymayanlar içinde bir ilk olur bu şiirle buluşma için.
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
Bir sevinç sanarak
En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
Ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı firengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün ishanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
Sevgim acıyor
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
Sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
Sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar