DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Öngörülemeyen Gerçekler

“Birilerinin 50 – 100 milyon dolar ile rahatça yaşanır, fazlasına gerek yok sözünü garipsemiyorsak, ifadenin ülke ve toplum gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu anlamıyorsak sorun sandığımızdan daha büyük demektir.”

Öngörülemeyen Gerçekler
16.01.2023
2.814
A+
A-

Geçtiğimiz haftaki yazımda; yapmış olduğum ziyaret değerlendirmelerini “Girdap” başlıklı yazımla siz değerli okurlarıma arz etmiştim. Kaldığım yerden devam edeyim.

Gündemimizde iyice yaklaşan genel seçimler, sohbetimizin diğer başlığı olarak yerini aldı. “Uzmanların dahi muhakeme edemediği, yorumlayamadığı bir karmaşa. Öngörülerin anlamsız kaldığı bir gerçeklik var ortada. Muhalefet bir araya gelmemek, toparlanmamak adına büyük çaba veriyor gibi görünüyor. Yine muhalefetin kaçındığı en büyük hal seçimi kazanmak, iktidara gelmek. İktidar ise yorgun. İktidar içerisindeki büyük bir kısım seçimler sonrasında kendilerini mevcut yerlerinde görmüyor. Bu nedenle iktidarı kaybetmek, yeni oluşumda yeni konumlar kazanmak hayaliyle iktidarın aleyhine çaba harcıyor gibi. Parti anlamında büyük kayıp görünse de kişi anlamında durum farklı. Cumhurbaşkanının halk nazarındaki yeri partisi kadar kayba uğramış değil. Özellikle seçime yaklaşıldıkça halkın sorunlarına yönelik çözümsel hamleler, verilen teşvik, destek ve zamlar vatandaşın rahatlamasına katkıda bulunuyor. Tencere kaynadığı sürece iktidar düşmez. Biz eskiler bunu bilir, buna dikkat ederiz. Burada ufak bir ayrıntı var, hayata yeni atılmış olan kuşak tencereyi, siyaseti, geleceği gündem edinmiyor. Gençliğin enerjisiyle daha farklı bir yaşantı sergiliyor. Hal böyle olunca da onların sandıkta nasıl bir tercih göstereceklerini anlamak zor. Hasılı partilerin alacakları oy oranlarında yapacakları vekil listeleri daha etkin olacak gibi.” sözleri siyasi gündemin karmaşasını anlatmıştı bana.

Sohbetimiz konuları içerisinde ekonomi başlığı kısa ve netti. Özetle “Orta kesim olarak tanımlanan ara kademenin ağır hasar aldığı ve şu an bu kesimin büyük çoğunluğunun alt kesim olarak tanımlanan kademede yer aldığı, üst kademenin hem sayısal olarak hem de maddi varlık olarak daha da arttığı bir gerçek. Herkes şikâyetçi, ancak kimse yaşam koşullarından ödün vermiş değil. Fakat temel gerçek ekonomik kriz hem dünyada hem de ülkemizde var ve artarak büyüyor. Burada önemli olan iş dünyasında belirleyici olan isimlerin de siyasette ve devlet kurumlarında yönetici olan isimlerin de toplumun gerçeklerini takip etmesidir. Birilerinin 50 – 100 milyon dolar ile rahatça yaşanır, fazlasına gerek yok sözünü garipsemiyorsak, ifadenin ülke ve toplum gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu anlamıyorsak sorun sandığımızdan daha büyük demektir.” sözleri de sohbetimizin diğer konu başlıklarındaki karmaşanın bu boyutta da var olduğunu göstermekteydi.

Çözümleyemediğim bir diğer konu da; din inancı ve muhafazakâr yaşam tuhaflığıydı, bunu da sordum bilge büyüğüme. Gülerek başladı anlatmaya: “Sohbetin başında ne demiştik? Ahlak, kültür, saygı gibi değerler toplum yapısını ve yaşam bütünlüğünü etkiler. İşte durum bu. Uzunca zaman önce sanırım 15 – 20 yıl kadar önce diyebiliriz, Avrupa’da Hristiyan inancına mensup halk kiliselerden ve din adamlarından uzaklaşır olmuştu. Tabii inançlarının gereği ibadetlerden de. Papazların veya kiliselerin yer aldığı nahoş olaylar gündeme getiriliyor, haber yapılıyordu. Toplum dini inançlarını dini gereklilikleri yerine getirmeden sadece söylem ile yaşar olmuştu. Bu süreç devam ediyor, şu anda sadece Türkiye’de ve Türk toplumunda değil İslam inancına mensup tüm ülkelerde durum böyle. Uzunca zamana yayılan politikalar en azından inanç anlamında cahil bir kitle meydana getirdi. Bizler de geçmiş zaman Hristiyanları gibi ibadetlerden, dini eğitimlerden uzak söylem sınırında kalmış inananlar olduk. İşte bu yüzden esasen Müslüman olmayan kimselerin veya Müslümanlıkla ilgisi olmayan anlayışların oluşturduğu bir yapı çoğunluğu sardı tüm İslam dünyasını. Sorun sanılandan daha büyük. Son yıllarda inançsızlığa sürüklenen kişi sayısı gibi cinsiyet değiştirmek isteyen insan sayısı da bir hayli arttı. Bu kimselerin çoğunluğu daha gelişimini tamamlamamış gençlerden oluşuyor. Bu hal uzunca bir zaman sonra evirilecektir. Ancak bu süreçte arada kalan kuşak yorgunlukları, yılgınlıkları, pişmanlıklarıyla dolu anıların, yaşamdan tat alamayan tükenmiş kişilerin oluşturduğu bir kuşak olacaktır.” sözleriyle yapılan anlatım ile kafamda çözümsüzlük ağındaki konuyu acı ve hüzün olarak netleştirmiş oldum.

Tanım karmaşası malum sığınmacı, mülteci, göçmen konusunu iktidarın Suriye ve Başkanı Esat ile temasları başlığında sordum. Her zamanki gibi çok yönlü olarak aldığım yanıtlar ile düşüncelere gark oldum. “Batı dünyasının hayalleri yüzünden onlarca ülke ve milyonlarca insan acı çekti. Bu hayaller Suriye’de tıkandı. Suriyeli milyonlarca mağdur olduğu gibi yüzbinlerce sorunlu kimse Türkiye başta olmak üzere tüm dünya ülkelerine dağıldı. Bu kişiler çeşitli vesilelerle vatandaşlıklar aldı. Toplumun içerisinde fakat kendi içlerinde ayrı bir bağ ile yaşamaya başladı. Bundan 10 yıl sonra bu kimseler bazı taleplerini arttırarak dile getirecekler. Yapılan iş ortaklıkları, evlilikler gibi farklı birliktelikler bu taleplerin ifade ediliş şekillerini de belirleyecek. Hasılı Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede adaptasyonunu tamamlayamamış bizleri yeni sorunlar bekliyor. Suriye ile yapılacak görüşmelerde bu kimselerin geri gönderilmesinin umut edilmesi anlamsız. Hem Suriye halkı buna karşı hem de ülkemizdeki Suriyeliler gitmek istemiyor. Kaldı ki göçmen sorunu sadece Suriye ile sınırlı bir konu değil. Ülkemizdeki göçmen sayısı da göç eden kişilerin farklılığı da sanılandan çok daha fazla. Yani bu konu evlatlarımıza yüklediğimiz büyük bir sorun yumağı oldu.” sözleriyle sorumun yanıtını almıştım.

Ziyaretim çözümlenmiş ve yeni oluşmuş soruların kaynağı olmuştu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.