DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kültürün Tadı

Sesli Dinle

Doğduğumuz kültürü seçemeyiz ama tadını çıkarabiliriz. Kültürü saplantı haline getirmeden koruyabilmenin, kendimizi güncellerken bile ufak kültürel dokunuşlar yapabilmenin kıymetli olduğuna inanıyorum. Bunun içinde herkes kendinden sonra gelen nesillere tanıtmalı, kültür hafızasının unutulmasına izin verilmemeli.

Kültürün Tadı
25.08.2021
3.282
A+
A-

Geçen hafta yazı içinde bahsetmiştim. Bizim oraların, gayet bize özgü, bazı özlü sözleri vardır. Ben hala bazılarını garip buluyorum ama yok olmalarını unutulmalarını da hiç istemiyorum. Türkiye’nin her yerinde her bölgesinde her köyünde vardır muhtemelen, kendilerine has söylemleri kızmaları, sevinmeleri. Ben de şimdi aklıma geldiği ölçüde onları paylaşmak istiyorum. Peki bu kalıplar nereye mi ait? Konya’nın Seydişehir ilçesinin Akçalar köyüne ve oradaki insanlara. Eskilerden gelen ve dilimize yerleşen şimdilerde ise günden güne kullanımları azalmaya başlamış söylemler. Çünkü artık kimisi küfür gibi gelmekte insanlara. Hatta bazıları geçerken ağır küfür içermekte ama nedense köyde kullanınca o durumda söylenebilecek tek şey oymuş gibi gelmekte.

Benim kullanmayı en sevdiğim şaşırma ünlemi olarak kullanılan “vili” kelimesidir. Bu kelimeyi ilk defa yazılı olarak kullandığımı şu an fark ediyorum, biraz garip geldi. Birde kullanımda biz bunu alabildiğine uzun kullanırız “viliiiiiii” diye. Daha bir uzun versiyonu da “vili ben öleyim dağ delisi olayım” dır. Tabi bu tarz söylemlerde vurgular ve seslendirmede çok önem arz etmektedir.

Gelelim diğer bir kalıbımıza “beken inşallah”. Bu kalıp da yuh, çüş gibi kelimeler yerine kullanılır. “Mıymıntı” kelimesi uyuz, yavaş insanlar için kullanılan bir sıfattır. Şu an bunları yazarken “Anlaşmakta zorlandığım insanları eleştirirken ben” ifadesi zihnimde oluşmadı değil.

Yazmak kullanmaktan daha zor ve farklı, söylerken birde bu kadar net değil de, şiveli kullandığımız içinde yazmak zor geldi galiba. Belki de ben konuşurken o yüzden devrik konuşuyorumdur. ‘Türkçeyi yanlış kullanıyorsun dediklerinde ben’. Üzülme ünlemimiz ‘hay vah hay’. Tabi ki dizimize vura vura. Boşuna anlamında kullanılan ‘sümeye’. Çoğu yerde duyduğum ‘zıkkımın kökünü ye’. Küçüklüğümde bu zıkkımın gerçekten yiyecek bir şey olduğunu sanıyordum, çok sonraları çok acıya zıkkım denildiğini öğrendim. Bilmeyen varsa bunu da buraya not düşmüş olayım.

Aklıma gelenlerden son olarak sonum ekmeğe dediğimiz ‘biddik’ kelimesi var. Aklıma gelenler diyorum çünkü insan, yazmaya ya da neler vardı diye düşünmeye başlayınca aklına gelmiyor. Hatta yazarken annemi, babamı, teyzemi aradım. Bana en köylü halinizi takınarak cevap verin, bizde hangi kalıplar var dedim. Hepsi bir örnek verip kaldı, böyle olmuyor düşünmemiz lazım dediler.

Ben böyle bizim oralardan yazınca keşke bu sefer okuyucularla karşılıklı konuşma imkânımız olsa diye geçirdim, çünkü bende sizin oralarda, neye ne denir acaba diye merak ediyorum. Farklı bölgelerden farklı ifadeler duyunca keyifleniyorum.

Doğduğumuz kültürü seçemeyiz ama tadını çıkarabiliriz. Kültürü saplantı haline getirmeden koruyabilmenin, kendimizi güncellerken bile ufak kültürel dokunuşlar yapabilmenin kıymetli olduğuna inanıyorum. Bunun içinde herkes kendinden sonra gelen nesillere tanıtmalı, kültür hafızasının unutulmasına izin verilmemeli.

Tabi bu düşüncelerim tamamen göreceli. Kimi insanlar için kaba, demode, eski sayılabilir bu kalıplar, düşünceler. Bazılarının kulaklarını tırmalar. Ama benim için Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi:

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.