DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Koca Gözlü Zeynep

Sesli Dinle
Koca Gözlü Zeynep
28.07.2021
6.917
A+
A-

Bir bebek düşünün, dünyaya gelirken nasıl bir maceraya ya da hayata atıldığını bilmeden gelen. Annesi babası için sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek çok kıymetli ve özel bir histir. Öylece bilinmez bir yolculuğa başlanır. İşte bu bebeğimizin hikayesi de 2 abiden sonra dünyaya gelen güzelce bir kız bebek olarak başlar. Geçen onca zamandan unutulan yeni bebek hissinden sonra biraz korkarak biraz merak ederek. Ama hayat ya bu her şey insanlar için. 3 yaşına gelince o koskoca gerçekle yüzleşme zamanı gelmiştir. Hayat onlara beklenmedik bir anda beklenmedik bir üzüntü yaşatır. O akıllı, zeki cıvıl cıvıl güzel kızları çok nadir görülen ve doğuştan gelen bir kanser hastalığına sahiptir. Tüm ailede bomba etkisi yaratır bu durum. Yaşanan üzüntünün haddi hesabı yok. O andan itibaren hummalı bir tedavi süreci, ameliyatlar ilaçlar derken evden çok hastanede zaman geçirilmeye başlanmıştır. Annenin, babanın elinden gelen bir şey yok. Doktorlar ne derse bir çare onu takip ederler. Hastane koridorunda hepsi kanser çocuklar, çaresiz bekleyen anneler. Çocuk bir şey anlamaz sandığımız o kocaman yürekli çocuklar aslında her şeyin farkındadırlar. Arkadaşlarının aralarından ayrılmalarıyla hepsi acı sonla karşılaşıyorlardır. Yerine göre; “Anne ben ölmek istemiyorum.” Sözleri karşısında ne diyeceğini, ne yapacağını bilemeyen çaresiz bir anne.

5 sene süren, yerine göre senede birkaç kez geçirilen ameliyatlar devamından gelen ilaçlar, serumlar kemoterapiler, ışınlar ve daha bilmediğimiz niceleri. Sürekli büyüyen ardı arkası kesilmeyen bir tümör türü. Vücudun da canlı hücre kalmadığı zamanlar o kadar uzun ki. Annesinin kızının gözünün içine baktığı nefesini dinlediği geceler. Ama birazcık iyileşme olduğu vakitlerde bir çocuk o kadar mı hayat dolu etrafına duyarlı neşe saçan, takıp takıştırmaya hevesli olur? Son zamanları geldiğinde artık hiçbir doktor ameliyat etmeye yanaşmıyordur. Tümörü büyümeye devam ediyordur. Önce bağırsakları sıkıştırıyor sonra mideyi en son akciğer ve kalbi sıkıştırıp acı sonla yüzleşecekleri söylenmektedir. Ve bitmeyen bir hastane süreci yeniden başlamıştır.

Bir teyze düşünün, yeğeninin tüm hastalık sürecine şahit, elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan doktor araştıran. Sürekli yeğeniyle konuşup moral veren, espriler yapan içi kan ağlarken çok güzel kahkahalar atan etrafına hiçbir şey belli etmeyen. Herkesin hayatın ona güzel olduğunu düşündüğü bir teyze. Birinde yeğeni yanına gelmiştir, tüm arkadaşlarıyla tanıştırır yemeklere gidilir, gezmelere götürülür. Yeğen çok mutlu, etrafa gülücükler saçıyor, herkesin gözü onun üzerinde etrafında dört dönülüyor gülsün eğlensin hastalığını biraz olsun unutsun diye herkes elinden geleni yapmaktadır.

Gün gelir teyze evlenecektir. Hummalı heyecanlar başlar nişan yapılır, alışverişler devam eder. Ama bir burukluk dikkat çekmektedir. Hatta arkadaşları der ki; “Hayırdır? Sen zorla mı evleniyorsun? Mutlu değilsin falan.” O zaman ortaya çıkar ki yeğeni hastanede yatmaktadır ve durumu çok kötüdür. Her gelen telefonda yüreği hoplamaktadır. Düğünü erteleme düşünceleri kafalardan geçmektedir ama ertelese ne zamana erteleyecektir sonuçta korkulan bir sonuç vardır. Ölümün ne kadar hayatın gerçeği olduğunu bilsek de 9 yaşında bir çocuğa hiç yakışmamaktadır. Teyze memlekete gider bayramdan sonra düğün vardır. Kına, düğün hazırlıkları tam gaz devam etmektedir. Kına günü bir heyecan gider yeğenini de görür. Akşama eğlenceli bir kına yapılır. Ertesi gün de, gündüz düğün vardır.

Ve beklenen kötü haber gelir, sabah 4 de küçük kız hayata gözlerini yummuştur. Herkes şok olmuş bir durumdayken, üzüntünün tarifi yok. Öğlene kadar tüm defin işlemleri tamamlanmıştır. O annenin yanan ciğerini söndürecek hiçbir şey yoktur. Düğün ertelenmek istenmiştir ama halk arasında dendiği gibi “Gelin atı beklemez.” Hemen ilahilerle tamamlanacak bir düğün haline çevrilir organizasyon. Herkesin gözü yaşlı, boynu bükük. Kimsenin diyecek bir sözü yok. Herkes göz göze gelmeye çekinir, birinin gözünden yaş akmaya başlarsa kimsenin ki durmayacaktır.

Feryatlar, figanlar. O teyze ki keşke benim düğünüm olmasaydı da yeğenim yaşasaydı diyen. O beni görmeyi bekledi diyen.

Melek gibi günahsız gittin Zeynep. İyi ki vardın. Dünyadan koca gözlü çok güzel bir Zeynep geçti…

Zeynep Nazlı Şener anısına…

Kendisini sevgi ve rahmetle anıyor, sevenlerine ve ailesine sabırlar diliyor, başta evlatlarımız olmak üzere tüm hastalarımıza şifalar temenni ediyoruz.

ETİKETLER: , , , ,
YORUMLAR

  1. Mehmet Sabri Yılmaz dedi ki:

    Ah Zeynep! Yavrum!…
    Sana her baktığımda gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor.
    Ne var ki senin varmakta olduğun o menzile bir gün bizde geleceğiz inşallah.
    Rabbim bizi ahirette Peygamber efendimiz (S.A.S)’in sancağı altında toplamak nasip eylesin.
    Rabbim sana rahmet eylesin yavrum, mekânın cennette olsun inşallah.
    Seni çok seven dayın Mehmet!…
    Amîn Ecmaîn inşallah 🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹