DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Gerçek Boyut

Sesli Dinle

Aynı şeyleri, farklı şekilde söyleyen o cevherlerin, ülkemize, milletimize verebilecekleri hizmetlere engel olan ve o gencecik fidanları, fikirlere düşman kılan neydi?

Gerçek Boyut
08.02.2021
12.097
A+
A-

Gerçeklik! İşte zor olan bunu görebilmek, daha zoru ise ifade edebilmek oluyor sanırım.

Hasbel kader girdiğim üniversite sınavlarında altı üniversite kazanmış ve okumuş biri olarak; “bir üniversite öğrencisiyle, üniversite rektörünün, kim olduğu ne kadar alakalı olabilir?” Anlamakta zorlanıyorum.

Açık ve net. Aynı havayı soluyor, aynı şartlarda gelişiyor, aynı sevinçleri veya endişeleri yaşıyoruz. Yetkilendirilmiş kişilerin veya hükümetlerin icraatlarının bedellerini ödüyor ya da başarılarıyla müreffeh bir yaşam sürüyoruz, en azından bunu arzuluyoruz.

Seçme ve seçilme yaşının 18’ e indirilmesiyle birlikte yapılan “Gömleğini ne zaman değiştireceğini bilmeyen kimse, mecliste ne yapacak?” şeklinde bir yorum aklımda kalmış.

17 – 18 yaşlarında, annelerinin dizinin dibinden, babalarının yanı başından ilk kez ayrılarak ilim sahibi olmak için yola çıkan o bakir beyinler, o saf ruhlar, o temiz karakterli sübyanların üzerinden yapılan her plan, büyük vebal olmanın yanı sıra ülke, millet adına da büyük felaketlerin temelini oluşturuyor.

Küsmece darılmaca yok, tüm siyasi düşünceler, eğitim kurumlarından, üniversitelerden uzak tutulsa nasıl olur?

Siyasetin kötü bir şey olduğunu düşünmüyor, söylemiyorum tabi ki ancak toy bedenlerin, tecrübesiz zihinlerin fazlaca tecrübeli ellerde kalmasının acı sonuçları da olabiliyor.

Bin bir hayal kurarak, ailelerin heyecanı ile üniversiteye tek başlarına gönderilmiş birkaç genç hayattan örnek vermek istiyorum. Elbette hayat “yaşayarak öğreniliyor.” Bu yaşayış, kendi hür iradesi ve tercihi ile değil de kandırılma ve duygularının kötüye kullanılması ile olduğunda tecrübeden söz etmek çok da doğru olmuyor ne yazık ki.

Anlatılmak istenilen konuyu sizlere tam olarak yansıtabilmek için yaşanmış hikayelere yer verelim. Basit, vasıfsız işler için verilen iş ilanına bir delikanlı başvurdu. Genç, yakışıklı bu kişi işe başladıktan kısa süre sonra dikkatimi çekti. Mesai arkadaşımız olduktan sonra sohbetlerimde birçok konuda gayet bilgili ve oldukça da zeki olduğunu fark ettim. Hikayesi ise oldukça üzücüydü. Üniversite de bir kıza gönlünü kaptırır. Burada kötü olan gönlünü kaptırması değil elbette. Bölüm birincisidir bu çocuk. Hatta yurt dışındaki üniversitelerden pek çoğumuzun “yok artık.” Diyeceği yerlerden teklifler gelir. Teklifleri kabul etmez. Korkusu uzaklara giderek, sevdiğinden ayrı kalmaktır. Hikayenin özetinde sevdiği kadının da içinde bulunduğu ve kendisine gayet olumlu gösterdiği bir yapının içine girer. Bu yapıda gösteri, protesto, afiş, broşür asmak gibi yasal olmayan olaylara katılır. Sonuçta üniversiteden atılır. Adli sorunlarla baş başa kalır ve yalnızlığını, yanlışlarını fark ettiğinde artık çok geçtir.

Şimdi tüm bunlar istisnai, münferit olaylar diyeceksiniz ki haklı olabilirsiniz, fakat emin misiniz? Kaç çocuğumuzun hikayesi bu ve benzeri şekilde acaba?

Üniversite dünyası farklı çok tecrübeye ev sahipliği yapmaktadır. Farklı boyutta ki bir örnek ile devam edeyim. Bir üniversitede öğretim görevlileri ile öğrencilerin yaşadığı uygunsuz ilişkiler mahkemelere, basına yansır. Öğretim görevlileri bir şekilde kıdem cezası, görev yeri cezası gibi cezalar almışlardır tabi.

Ancak onların yakın arkadaşları olan diğer öğretim görevlileri ve onlara ters gibi görünen fakat en az onlar kadar akademik ve eğitimci ahlakından yoksun başka kimseler halen görevlerinin başında kalmışlardır.

Yaşanılan bazı uygunsuz olaylar sebebiyle bu kalıntı kişilerden şikâyetçi olan öğrenciler, Rektörlüğe başvururlar. Şikayetçi olurlar, ardından savcılığa da başvurular. Ancak sonuç çıkmaz. Üniversite savcılığa soruşturma izni vermez, kendi iç soruşturması ise tam bir fiyaskodur. Bunun nedeni ise Rektörlük seçimlerinde bu öğretim görevlilerinin kazanan rektörü desteklemiş olmalarıdır.

1940’ lı yıllarda dünyaya gözlerini açmış, değerli bir büyüğüm, hocamın “en büyük hata, yazı tura kurası ile dağıtılan akademik unvanlardır.” sözünü anlamakta zorlanmıştım. Evet eğitimci veya akademisyen olmak farklı bir şeydi aslında. Burada söylediğim zihniyetten uzak, bilim yapan harika akademisyenlerimi kesinlikle tenzih ediyorum elbette.

Özel hikayelerini bildiğim Yusuf Arslan ve arkadaşları veya aynı dönemde karşı fikir tabir edilen tarafta olan Ertuğrul Dursun Önkuzu ve arkadaşlarının veya yine karşı fikir tabir edilen Metin Yüksel ve arkadaşlarının söylemlerinde hep aynı şey var. “Bağımsız, Güçlü, Özgür Türkiye, Türk milleti. Milli ve manevi değerlerin önemi”

Aynı şeyleri, farklı şekilde söyleyen o cevherlerin, ülkemize, milletimize verebilecekleri hizmetlere engel olan ve o gencecik fidanları, fikirlere düşman kılan neydi?

Bir yazımda merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na ait bahsettiğim bir söz vardı; “Koca ülkeye sığmayan bizler, iki metrekare hücrelere sığmıştık.” Bu söz aslında çok şey anlatıyor.

Aynı zor yıllarda aktif isimlerden olan Sayın Abdullah Gül’ ün Cumhurbaşkanı olarak, emekli Cumhurbaşkanı Kenan Evren’ i ziyareti ve basına yansıyan hoş görüntüleri, sohbetleri geldi aklıma.

Bugünlerde televizyon ekranlarında, sokaklarda gördüğüm görüntüler içimi sızlatıyor. Aslında ne dediğinden, neler olup bittiğinden bihaber gençler sokaklarda haykırıyor. Devletimizin baş tacı görevlilerle karşı karşıya geliyor.

O sırada oradan geçen onca ilgisiz insan, olayların içinde kalıyor, mağdur oluyor.

Bir çocuk dünyaya nasıl geliyor? Bir çocuk nasıl yetiştiriliyor? Üniversite kazanmış bu beyinler, bu zeki çocuklar gelecekte devlete, millete nasıl hizmetler eder?

Birçok şeyin yanlış, birçok şeyin zorlu olduğuna, birçok şeyin değişmesi, gelişmesi gerektiğine inanıyorum.

Ancak lütfen geleceğimizin sahipleri, geleceğin hocaları, memurları, vekilleri, bakanları, başkanları, cumhurbaşkanları çocuklarımızı ziyan etmeyelim.

Çocuklar; zekamızın hakkını verelim. Siyaset ve yönetim, karmaşık dengelerden oluşuyor. Bugün safında olduğunuz düşüncenin yarın çatıştığınız taraflarla birlikte olduğunu, hikayemizde ki kişiler gibi fark ettiğinizde birçok şey için geç olmasın.

Sadece gözü yaşlı aileler, hayalleri yıkılan gençler değil kaybeden. Gerçek kayıp bu değerleri yitiren toplum olmuyor mu?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.