DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Gavur Üzerine

2024 yılında yayınlanacak kitabımdan bir kahraman daha tanıtma zamanı gelmişte geçiyordu huzurlarınız da Nevi Şahsına Münhasır “Gavur.”

Gavur Üzerine
31.03.2021
11.767
A+
A-

Onun benim babam olup olmadığını bilmiyorum. Bir eşi olduğunu hiç duymadım ya da bir arkadaşı ahbabı, dostu olup olmadığını dahi bilmiyorum. Zaten bu dünyada ona tahammül edecek birisinin yaşamış olacağı ihtimali dahi aklımdan geçmiyor. Kimliğini görmedim adını bilmiyorum tek tük iş yaptığı adam onu “Gavur” diye çağırırdı.

Çocukken gavurun ne demek olduğunu bilmeden; “Baba gavur ne demek? diye sorma gafletinde bulunmuştum zaten stabil bir adam değildi, soruyu duyunca gözleri yerinden çıkacak gibi olmuş; “Beng senging babang mabang değilim gopil. Sengi de babangı da mosturalık esvaba döngderirim lan gopil.” Diye diye saatlerce dövmüştü. Kopil derken i harfini uzata uzata söylerdi. Zaten hiç adım olmamıştı bana kopil derdi. Kopilin ne demek olduğunu da uzunca bir süre bilememiştim. Onun da babam olmadığını öğrenmiş oldum.

Ben ne öğrendiysem ondan öğrendim. Maalesef ki çok kötü bir öğretmendi. Öncelikle her sabah kalkar kalkmaz yeri iteklerdik yani kaç yaşımdan itibaren yaptığım hakkımda bir bilgim yok.  “Vücud sağlam gafa saglam, gafa saglam. Vücud saglam, el göz saglam. El göz saglam, iş saglam. İş saglam bera saglam. Bera gıymetlı bera iyi, güzel. Bera var, her şey var. Bera yok zıknabut yok.” Derdi. Çok konuşmazdı zaten konuşmakta da çok zorlanırdı, kelimeleri düzgün telaffuz edemezdi.   Zaten çok konuşamadığı için çok da öğüt vermezdi genelde döverdi. Her gün mutlaka dayak yerdim. Hiçbir şey olmasa “Bugün neden dövmedim seni.” Der. Yine döverdi, yüzüme sadece tokat atardı ama görünmeyen yerlerime sopa demir hortum eline ne gelirse vururdu.

Bir gün saçlarımı hafiften sıkıp çekerek yüzümü elleri ile sertçe okşayarak konuşmuştu; “Yüzüngüng gestanesini ne di cızmıyom gopil?” Yaşımın kaç olduğunu hatırlamıyorum korku dolu gözlerle sadece bakakalmıştım. “Cocukluğumda medreseye gitdiydim, köyde zabtolmuyordum. Mıktar gulaamı çekerek bengi medreseye bırakmışıdı. Dirste huca didi ki, Cinabı Alla Adem Bubamızı yaradırken meleklere dimiş yabın diye. Yabmışlar yabmışlar a bu ayakdan a bu boyuna gelingceye yabımışılar. Öngceden çamurumuşuz. Boyungdan songrasını yabamamışlar. Alla da gindi yabmış. Undan kelli melekler derimişgi a bu boyungdan uykarısınga zarar virilmez, cızılmaz, kisilmez, incidilmez ammaaa bir iki esaslı şamardan bişi olmaz.” Der demez tokatı patlatmışıdı. “Yüz gıymatlı” paaatt. O günden sonra hiçbir sorun çıkarmasam da gün için de dayak yesem de yemesem de akşam yatmadan önce o tokatları yerdim. Önce sol yanağıma sağ avuç içi ile beş tokat. Sonra sağ yanağıma sağ elinin tersi ile beş tokat. Sonra sol elinin tersi ile sol yanağıma beş sonra sağ yanağıma sol avuç içi ile beş tokat yerdim.

Ben iş yaparken ayakkabı giymezdim kendi yöntemleri ile ayaklarımın altını nasır tutturmuştu iş yaparken sessiz olayım diye. Bazen akşamları çatılarda dolanırdım pencerelerden çocuk odalarını izlerdim acaba çocuklar uyumadan önce ne yapıyorlar diye. Kimi anne baba çocuklarının saçını okşayarak kitap okur, kimi hikâye anlatırdı. Ben dayak yiyerek yattığım için çocukların yatağına daha fazla oyun oynayamadıkları için ağlayarak gitmesi bile benim için büyük lütuftu.

Dışarıya işe çıkmadan önce hep aynı şeyi söylerdi. “Çog gonuşgma, enayi cuggalarigen hiç gonguşma. İş sırasıngda ahraz ol. Çok laf boş laf, boş laf boşa zaman. Zaman gıymatlı, zaman beradan gıymatlı. Ağnadın mı?” Cümlesi bitince kaşlarını kaldırır gözlerini belertirdi. “Anladım” Der demez tokadı patlatmıştı ilk seferde. “Gonguşma, gafangı salla, gozungu gırp, gonguşma, ahraz ol.” Kafa mı salladım.

Gavur, dışarıda hep ahraz olurdu. “Dingle.” Derdi “Cennet mekân Mevlanga Hazretleri gonuşmagdan cog dinglerimiş. İyi dinglerimiş, ne duyup ne duymayacağıngı iyi bilirimiş. Dinglemeyi cog iyi bildiği içing yazıngca cog iyi yazar, gonuşungca da cok iyi gonuşurmuş. Ne yazdıyıdı o? Kitabıngıng adı neyidi. Bilemedim.” Durup kafasını biraz kaşıdıktan sonra. “Gopil, Kitabıng adıngı unuddum ya la. Kitapların olduğu yirler var gidip bulalım.” Diyerek ilk defa kütüphaneye gitmiştik. Hiç tahmin edemediğim şeyleri bilirdi Gavur. Şaşılacak şekilde hareket ederdi. Kütüphaneye gidip ahraz rolü yaptıktan sonra kitabın adının Mesnevi olduğunu öğrenmiştim. “Bak piç oğlu piç -kitabı gösterirken bana bakıyordu- goca kitap dingle diye başlıyor.” Diye ilk kelimeyi göstermişti. Sonra benim okuma bilmediğimi hatırlayınca, “Sanga bungları ögretmek lazım. Okumak sessiz dinglemekdir.” Diyerek kitabı rafa koydu.

İlk önce cepçiliği öğretti bana sonra pislikçilik, muslukçuluk, madaracılık, silkeleme, tırnakçılık, kaldırımcılık. Hangi yankesici yöntemi kullanırsak kullanalım önce enayiyi bulur, yakınında dolanır, iyice dinlerdik. Özellikle kendisi ya da kafası meşgul olanını bulurduk. Bunları, Gavurun değimi ile “Ütmek” ya da “Kevmek” kolay olurdu. Esaslı bir iş bulamazsak günlerimiz bunlarla geçerdi.  Esaslı iş çevre dinleyerek evine kadar girip yaptığımız vurgunlardı. Odağımız para altın ziynetti çek, senet, bono dikkatimizi çekmezdi.

Dış kapı nasıl açılır, oda kapısı, kasa kapısı nasıl açılır hepsini öğretti. Gavura göre açılmayacak kapı, olmayacak iş yoktu, iyi çalışılmamış iş vardı. Bir kasayı bir insan yapmışsa bir insanda açabilirdi. Ona göre zor diye bir şey de yoktu süper motive bir haldeydi. İş yaparken hiçbir şey dikkatini dağıtamazdı. Piyasaya yeni bir kapı bir kasa çıkmışsa hemen alır kusurunu eksiğini şifresini öğrenmeye çalışırdı plaza dili ile yeniliğe açıktı.

Değiştiremediği bazı şeyleri de yok değildi. Kış aylarında aç karnına acı biberden yapılmış turşu suyu ile dut pekmezini karıştırır içirirdi, her sabah. Turşuyu da kendisi de kurardı. İlk önce inanılmaz mide bulandırıcı gelmişti sonra zamanla alıştım. Yaz aylarında ise ezilmiş sarımsak bulamacı ile havanda dövülmüş cevizi balla karıştırır macun haline getirirdi. Güneş görmeyecek hava alamayacak bir kapta 7 gece beklettikten sonra yine hava almayacak şeffaf bir pakete koyar 7 gece ay ışığına çıkarıp beklettikten sonra yine aç karnına tek seferde yerdik. Önemli nokta hepsi aynı miktarda olmalıydı.

Şaşırırsınız ama sabah güneş doğmadan uyanır vücudumuzu esnetirdik. Kendine göre geliştirdiği hareketlerle yapardık bu esneme işlerini. Sonra oturduğumuz yerde en az on dakika hareket etmeden sadece derin derin nefes alır verirdik. Kendisini iyi hissediyormuş. Hayat, nefes almakla başlarmış onun için de nefesi iyi alıp vermek lazımmış. Sonra yeri iteklerdik, sınav çekmeye yer itekleme derdi. Her gün dünden bir fazla iteklerdik yeri. “Dururusang düşerising. Ongung içing gelişmeg lazım” Derdi.  Şaşılacak bir hayat motivasyonu vardı. Sabah saat on ile on bir arasında zihnin en aktif olduğu zaman der ve o zamanda “Haçlı Taçlı” oynardık. Gavur’dan öğrendiğime müteşekkir olduğum tek şeydi Haçlı Taçlı. “Her oyungda gonguşlur, Haçlı Taçlı’ da gonguşulmaz gafalar carpışır. A bu Haçlı, haçlı düşer oyun biter. A bu taçlı bu en guvvatlı daş. A bu büyük enayi, a bu beygir ahanda aynen beygir. A bu Kal’a a bunnar da güccük enayi.” Diyerek önce taşları sonra hareketleri öğretmişti. Kendi lisanına göre Taçlı Haçlı dediği oyun bildiğimiz satrançtı.

“Düngyada mutluluk yog, düngyada sevgi yog, hoş görü yog, düngya azap yeri, dünya acı yeri düngyada gülmeg yog. Düngya şerefsiz yeri, düngya edebsiz yeri. Düngya şu an tam da bizim gibin hırkızlara göre göre bir yer. Seng bengim ömürümde gördügüm en mahir hırkızsın naal bu gadder iyi oldun bilmem amma bir gusurun varıdı ongdan da gurtulduk. A senin adın bungadang songra aldıparmak.”

2024 yılında yayınlanacak kitabımdan bir kahraman daha tanıtma zamanı gelmişte geçiyordu huzurlarınız da Nevi Şahsına Münhasır “Gavur.”

ETİKETLER: , , , , , , ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.