DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Finans Dünyasına Mütevazı Bir Distopya

Sesli Dinle

Geçen haftaki yazımızda, “Hem mektepli hem alaylı” demiştik. Bu gün mektepli “Mod On” diyelim…

22.06.2020
34.260
A+
A-

Üniversitede, “Uluslararası İşletmecilik” adında bir dersimiz vardı. Dersi veren hoca da Tuncer Asunakutlu’ydu. Üniversiteyi bitirdiğimde kendisinden ders aldığım için ne kadar şanslı olduğumu fark ettim. Şu an kendisi Bakırçay Üniversitesi’nde Rektör Yardımcısı olarak, birçok öğrencisinin ufkunu açabilmek için görevine devam etmektedir. İlk dersinde tahtaya geçip bir apartman çizdi. Apartmanın tepesine bir çatı ekledi. Çatının altına da beşe on kalas resmi çizdi ve şöyle dedi: “Arkadaşlar dünya yaratıldığından bu yana dört buçuk milyar yıl geçti. Eğer her elli milyon yılı bir kat olarak tanımlasaydık bu apartman tam doksan katlı olurdu. Seksen dokuzuncu kata geldiğimizde dinozorlar dünyada henüz hüküm sürmeye başlardı. Bizim bulunduğumuz beş bin yıllık tarihse, çatının altındaki kalasın dibindeki bir kat boya kadar yer kaplardı”. Bazı dersler vardır ki asıl anlamını zamanla kazanır. Kıymetli hocamızın verdiği bu büyük ders de benim üzerimde ki etkisini sürece yayılmış bir şekilde gösterdi.

Hocamın sözü üzerinden devam edelim. 4500 yıllık insanlık tarihi sürecinde, bilinen imparatorluk ve millet sayısı oldukça fazladır. Roma, İngiliz, Moğol ve Osmanlı olarak örneklendirebileceğimiz bu imparatorlukların dünya üzerinde bıraktıkları izler ehlince de malumdur. Buna rağmen aslında dünya da o kadar da yer kapladığımız söylenemez.

Roma İmparatorluğuna baktığımızda, o zamanlarda kullandıkları; “Her yol Roma’ya çıkar”, “Gidemediğin yer senin değildir”, “Ya bir yol yaparız ya bir yol buluruz” sözleri, İmparatorluğun sahip olduğu vizyonu göstermektedir.

Diğer taraftan, yirminci yüzyılın başında dünya nüfusunun neredeyse %20-25’ini kimine göre yöneten kimine göre de sömüren bir imparatorluk var. Kendisine “Güneşi Batmayan İmparatorluk” da denilen İngiliz imparatorluğunun yakın ve kanlı tarihi hakkında fazlaca bilgi sahibiyiz.

Son olarak Osmanlı İmparatorluğuna baktığımızda uygulamış oldukları Sipahi Sistemi, Devşirme ve Enderun gibi sistemleri görürüz. Bunların yanı sıra eyalet yönetim yapısı örnekleri de verilebilir. Hatta bu örnekleri çoğaltalabilmekte mümkündür.

Tarihte yer edinebilmek için aritmetik olarak nüfus sahibi olmak gerekirdi. Toplumlar idareciye, askere, memura, mühendise, sanatçıya, tüccara ihtiyaç duyardı. Bu meslekler nüfusun fazla olduğu toplumlar içinden çıkarılırdı. Bunlar ya eğitilir ya da eğitilmiş olan kişiler bulunurdu. Günümüze bakarsak bu tez aslında geçerliliğini kaybetmiş değildir. Aileniz ne kadar kalabalıksa, etki alanınız da o kadar fazla olabiliyor. Devletlerde nüfus artışları fayda sağlarken, beraberinde de sorunlar getirebilir. Kalabalık nüfusun kontrolü, eğitilmesi, merkezi otoriteye bağlılığının devamı, dış mihraklardan korunumu zordur. Tüm bunları başarabilen devletler de uzun ömürlü olabilmişlerdir. Örneğin Roma İmparatorluğu bin yıllık bir imparatorluktu. Bu bin yıllık Roma İmparatorluğunu nihayete erdiren Osmanlı İmparatorluğu da tarih arenasında altı yüz seneden fazla kalmıştı.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bazen çevremizi (eşi-dostu), portföyümüzü ve hatta kendimizi idare edemiyoruz. Peki, bu koca imparatorluklar nasıl oluyor da bir şekilde yüzyıllarca idare edilebiliyorlardı? Tabi ki uzmanların pek çok açıklayıcı cevabı, makaleleri, kitapları vardır. Ben kendi bakış açımla cevap verecek olsaydım: yönetim şekli ve kontrolle, yazılı ve yazılı olmayan yasalarla, derdim. Yazılı olanlara örnek olarak hemen Sümer’lerin Urgakina Kanunları (ki ilk yazılı kanundur) ve Babil’lerin Hammurabi Kanunları gelir. Asıl gelmek istediğim konu ise yazılı olmayan kanunlar. Mesela Osmanlı da pazarlarda görev yapan kethüda ya da kâhyalar olurdu. Tezgâhları gezer, malları kontrol ederlerdi. Pazarı ürünleri ve fiyatları belirli bir standartta tutmak için görev alırlardı. Bazen padişah, bazen kadı da dolanırdı ama asıl görev bu kâhyalarındı.

Şimdi bu kompozisyonu alıp günümüze taşımak istiyorum. Salgın başladığından bu yana ekonomiyi canlı tutmak adına doğrudan ve dolaylı olarak bir sürü kararlar alındı. Mesleğimi ilgilendiren kararlardan birisi de konut kredilerinde peşinat tutarının ve kredi oranlarının düşürülmesiydi. Tam piyasa canlanıyor derken fiyatlarda inanılmaz artışlar yaşandı. Kimsenin variyetini sorgulamıyor, isnatta da bulunmuyoruz. Haliyle, bir günde artan fiyatları ve hatta iki katına yakın yaşanan artışların sebebini sorguluyoruz. Tapudan dönen satışları, tapu devrinden sonra yaşanan sorunları ve dile getirmek istemediğimiz bir sürü olayı vurguluyoruz. Hülasa şu an piyasa aslında tahmin edildiği ya da hesaplandığı kadar fonlanamadı. En azından Mortgage işleri için bunu söylemek mümkün. İşte kethüda burada lazım oluyor, kadı dolansın istiyorsun veya tebdil-i kıyafet bir padişah.

Bazen ütopik belki de distopik hayaller kuruyorum. İnsanlara vicdan nakli mi yapmak lazım? Yoksa ne bileyim hakkaniyet mi? Belki adalet nakli de gerekiyordur kim bilir?

Esat Muhlis Paşaya ait olduğunu tahmin ettiğim bir sözü, biraz değiştirip ekleyerek mektepli “mod off” diyelim.

“Her günahın şarap gibi sarhoşluğu olsaydı, o vakit anlardık kim günahkâr, kim masum.”

Sevgiyle kalın.

YORUMLAR

  1. Hldn Mny dedi ki:

    Çok güzel bir yazı,kaleminize sağlık takipteyiz.

  2. Ruslan Durgut dedi ki:

    Güzel tespit. Keşke insanlara vicdan ve adalet nakli yapabilen bir mekanizma olsa. Güzel yazılarınızın devamını dilerim.

  3. Fahriye dedi ki:

    “İnsanlara vicdan nakli mi yapmak lazım? Yoksa ne bileyim hakkaniyet mi? Belki adalet nakli de gerekiyordur kim bilir?” Gerçekten çok doğru Malesef günümüzde vicdanlarımızı ahlaki değerlerimizi ve daha nelerimizi yitirdik. Şu corona süreci bile bizi düzeltmeye yetmedi. Ders almak isteyen aldı, almayan yine almadı. Allah yardımcımız olsun. Yazılarının devamını merakla bekliyoruz Cüneyt Atila saygılarımla.

  4. Ramis dedi ki:

    Su gibi aktı gitti kaleminize sağlık

  5. ersin memencioglu dedi ki:

    Hocam güzel bir yazı olmuş eline sağlık devamını bekliyoruz

  6. Mustafa dedi ki:

    Cüneyt bey
    Güzel bir mevzuya temas etmiş. Halk için yapılanları halk ile kamu arasında halk adına sil süpür yapanlar var maalesef. Bu aradaki kavim halkın arasına karissa belki biraz hafifler.

  7. Yalçın Tektaş dedi ki:

    Cüneyt bey çok güzel bir benzetme yapmış
    En başarılı orduların ön saflarında savaş ustaları olan komutanlar olur.
    Denetleme kısmında işini iyi bilen ve takip eden kendi menfaatlerini düşünmeyen uzman kişiler daimi olarak yaparsa sorunlar bitmeye yüz tutar.
    Dünya sürekli sosyal dengeler değişiyor (savaşlar salgınlar vs vs) değişmeyen şey insan yapısı.
    Vicdan ve merhamet eksikliği olan insanlar yüzünden bir kesim insanlar servetine servet ekliyor.
    Unutmamak gerekir bu dünyadaki en büyük servet verdiğimiz fani sınavdaki başaralı notlar.
    Farklı bir bakış açısı ve tarihten ders çıkaran bu yazıdan dolayı Cüneyt bey’e teşekkür ederim

  8. FeO dedi ki:

    Mortgage için çözüm aslında basit. Gönder eksperi eksperin önerdiği fiyattan yukarı satamazsın de oluversin. Ama tabi olmaz. Bu sefer eksperler adaletli olması gerekir.
    Bizim milletimiz değişti. Yabancı mı gördün yapıştır nasıl olsa bilmiyor. Herşeyden önce Allah korkusu olacak. 30 liralık bilete 20 TL komisyon ödeyen FeO dan sevgilerle…

  9. Mhmt.aydnlp dedi ki:

    Öncelikle vicdan olmuyorsa sert dentimler ve ceza

  10. Hasan Altınay dedi ki:

    Kaleminize sağlık Cüneyt bey. Mevzuların devamını bekliyoruz 😀 Takipteyiz.

  11. Mehmet Turan dedi ki:

    Çok güzel olmuş ellerinize sağlık buna benzer faydalı bilgileneceğimiz konulara daha fazla değinirseniz bizler okumaya dinlemeye hazırız başarılarınızın devamını diliyorum

  12. Adnan Kızıltaş dedi ki:

    İşte yazar işte yorumcu gerçekten tebrikler.

  13. Murat beğen dedi ki:

    Cüneyt üstadım çok haklısın size katılıyorum bu faiş fiyat uygulaması hemen hemen her sektör ü vurdu özellikle de sizin de bahsettiğiniz ev satışı için bunun yanı sıra araba gıda sebze ve meyve özellikle bunun sebebini tamamen komusyoncular olduğunu söyleyebilirim tabi şunu da es geçmeden bizlerde de var hatalar internette adamın biri arabasının değerine fazla fazla yazıp zevkine bekleme yaparken bizim insanımız ya benim arabamın aynısı hatta benim aracım daha temiz o bunu yazdıysa ben daha fazla yazarım mantığı ile piyasayı allak bullak ettiler peki üstadım bu işe kim dur demeli her gelen ekonomi bakanı sistem i değiştirmek lazım yeni sistem lazım diye diye hiç bir şey yapmadı her seferinde sistem değişti lakin sistem hep aynı kaldı sanırım bu işte özelleştirme damgasını vurdu devletin olan fabrikalarda fiyatı devlet belirlerdi şimdi ise özel sektör çok gerilere gitmemek lazım hata en baştan başlıyor her şey i ithal ederek zaten fiyatı şişirmiş oluyoruz ör ek gümrük vergileri getirildi 100 Euro ya Aldığımız Mal %40 ekstra gümrük vergisi binince vergisi KDV si ÖTV si nakliyeye gelen mazot ve vergi zammından oluşan nakliye masrafı derken Mal geldi 200 Euro ya eee peşin para ver 2 ay a mal gelsin satalım 300 Euro ya sonuçta dükkan masrafları da cabası şimdi sizlere soruyorum balık baştan mı kokuyor yoksa faiş fiyat I kim bindirdi yani üstadım anlayacağımız üzere en büyük dişli çarkından en küçük dişli çarkı mecburen en büyük çarka ayak uydurmak zorunda çünkü küçük çarkın büyük çarka gücü yetmiyor ki ters yöne döndürebilsin sistem ile ne kadar çok oynar ve değiştirir isen adaptasyon süreci de bi okadar zor olur bindik bir alamete gidiyoz kıyamete