Çivisi Çıkmış Dünya
“İçinde yaşadığımız dünyaya daha iyi kulak kabartabilmek için alışkanlıklarımızı ve önceliklerimizi değiştirmemizin zamanı geldi. Çünkü bu yüzyılda artık yabancı diye bir şey yok, yalnızca “yol arkadaşları” var. Çağdaşlarımız ister…
Amin MAALOUF
Bütün günlere benzer bir gün ve bir günün ardına gizlenmiş, bir dünya haber izliyoruz akşam yayınlarında. Salgın hastalıkların başrol olduğu, kavgaların, cinayetlerin, devletlerarası gerilimlerin, biten doğal kaynakların, savaşların ve daha envaı çeşit olumsuzluğun barındığı haber silsilesiyle, dünyanın çivisini nasıl yerinden oynattığımızı seyrediyoruz. Oysa sevgili yazar Amin Maalouf, Çivisi Çıkmış Dünya kitabıyla, dünyanın içinde bulunduğu ölümcül hastalığının teşhisini yıllar evvelinden koymuş. Tedavi için ise yol gösterip reçeteler sunmuş bizlere.
Gelin şimdi bizler, dünyayı nasıl bu hale getirdik sevgili yazarın satırlarıyla görelim. Belki derdi ile dertlenir, deva bulmak için bizler de taşın altına elimizi koyarız.
Çivisi Çıkmış Dünya bir deneme kitabı. Ancak sözcüklere kurban edilmemiş konusuyla, içerisinde tüm dünyanın siyasi ve sosyal oluşumlarını, gözümüzün önünde olup kör taklidi yapmayı tercih ederek görmediğimiz gerçeklerden ve tarihten yardım alarak zenginleştirilmiş bir deneme. Dünya siyasetinin, kanlı savaşların yer aldığı bu kitap, sizi konu itibari ile korkutmasın. Amin Maaoluf’un pek çok kitabını okumuş biri olarak, bence yazdığı en güzel kitap Çivisi Çıkmış Dünya.
Kitap hem yazarın anlatımdaki ustalığı hem konuların güncelliği bakımından hemen akıp gidiyor. Bu akışta, okuyucusu olan bizlere sadece satırlara misafir olmak görevi düşmüyor. Hem satırların hem de bu dünyanın bir misafiri olduğumuzu hatırlamamız gerektiğini, dünya vatandaşı olarak üzerimize düşen vazifeler olduğunu aktarıyor.
Çivisi Çıkmış Dünya’da biz insanların, o çiviyi çıkarmak için nasıl çırpındığımızı, dünyanın terazisiyle nasıl oynadığımızı anlatıyor. Beş kıtada olan olayları; devlet politikalarının nasıl ayrıştırıcı olduğunu, dahası Orta Doğu’nun nasıl kan gölüne döndürüldüğünü; kardeşin kardeşe, dindaşı dindaşa maddi çıkarlar uğruna nasıl kırdırıldığını anlatıyor.
“Pusulasız girdik yeni yüzyıla.” Diyor yazar daha ilk satırlarında. Oysa insanoğlu olarak biz yüzyıllardır kullanmıyoruz o pusulayı. Yahut kullanıyoruz ama yazarın da dediği gibi “İşgalin öncesinde ve bütün çatışmalar boyunca, özgürlükten ve demokrasiden çok söz edildiği doğru. Bu tür sözlere en eski çağlardan beri, dünyanın her yerinde rastlanmıştır; askeri bir operasyonun amaçları ne olursa olsun, onun adalet adına, uygarlık adına, Tanrı ve peygamberleri adına, ezilenler adına ve elbette, meşru müdafaa ve barış adına yürütüldüğünü söylemek yeğlenir.” kendi çıkarımıza çeviriyoruz pusulanın yönünü daima.
Yazar kitapta verilmek istenenleri, Batı’nın Orta Doğu’da hayal ettiklerini ve eylemlerini, cerahat bağlamış bir yarayı deşer gibi açıyor ve Batı’nın bütün kirli oyunlarını görmemizi sağlayacak bir şeffaflıkla anlatıyor. Batı’yı kötülerken Orta Doğu’da yaşayan devletlerin de sütten çıkma ak kaşık olmadıkları söylemeyi ihmal etmiyor. Çünkü yazar, okuyucu olan bizlere, devletlerarası ahlakın olmadığını, din ya da kültür birliğinin çıkarlarla ters düştüğü an terk edildiğini anlatıyor.
Misal olarak da Irak’ı, İran’ı, Mısır’ı veriyor sevgili Maalouf. Bizler bugün, bu misale birde Filistin’i ekleyelim ki ne kadar doğru bir çıkarım yaptığını anlayabilelim yazarın. Filistin’in ne Müslüman olması ne de Arap kökenine sahip olması, etrafındaki ablukanın komşuları olan Müslüman Arap devletlerince kaldırılmasına imkân vermiyor malesef.
Kitabın devamında Orta Doğu’nun içinde bulunduğu durumdan kurtuluşu da veriyor yazar. Tüm cihanın akbaba gibi üzerine çullandığı Osmanlı’nın kendini Türkiye olarak kurtarışındaki dirayeti misal veriyor. Osmanlı’dan nasıl Türkiye çıktığını, Arapların ‘Müslüman’ kimliklerinden sıyrılarak özellikle ‘Arap’ olarak nasıl anıldıklarını, hep birlikte büyük bir Arap devleti kurma hayalinden bugün ki parçalanmaya getiren süreci anlatıyor.
Hâsılı, beşerin gücünün sadece kendini değil, içinde bulunduğu dünyayı, evreni de nasıl talan ettiğini; küresel dünyamızın küresinin ayarlarını nasıl değiştirdiğimizi anlatan bilgi ve eleştiri bağlamında zihnimizi doyuran bir deneme kitabıydı Çivisi Çıkmış Dünya.
Peki, neden okumalıyız bu kitabı? Diye sorarsanız yazarın satırlarıyla cevap verelim.
“İçinde yaşadığımız dünyaya daha iyi kulak kabartabilmek için alışkanlıklarımızı ve önceliklerimizi değiştirmemizin zamanı geldi. Çünkü bu yüzyılda artık yabancı diye bir şey yok, yalnızca “yol arkadaşları” var. Çağdaşlarımız ister sokağın öteki köşesinde isterse dünyanın öteki ucunda yaşıyor olsunlar, evimizden iki adım uzaktalar sadece; davranışlarımız onları derinden etkiliyor, onlarınki de bizi.”
Evet, sevgili kitap dostları. Hayatımızda aldığımız her karar, attığımız her adım bir kelebek etkisi yaratabilir içinde bulunduğumuz şu evrende. Bu yüzden, “El birliği ile çivisini çıkardığımız şu dünya için neler yapabilirim?” diyen cümle satır seyyahlarına Amin Maalouf’un satırlarını tüm içtenliğimle öneririm.
Buluşuncaya dek sevgiyle ve hoşça kalın.