DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bugünün Distopyası

Sesli Dinle

Bundan sebeple bu güzel kitabı görüşü, bakışı, duruşu fark etmeksizin toplumun parçası olan her birey muhakkak okumalı.
Son Ada’sını bulmak, Son Ada’sında kalmak dileyen bütün kitap dostlarına tavsiye olsun.

Bugünün Distopyası
15.04.2021
5.752
A+
A-

ÖMER ZÜLFÜ LİVANELİ; “SON ADA”

Livaneli ile roman bağlamında ilk tanışıklığımız. Bir Son Ada’ya misafirliğim bu defa. Sonrasında bu misafirliği pek çok kitabı ile perçinlemek nasip oldu ama kurgu yönünden en çok beğendiğim romanıydı Son Ada.

Kitap muhteşem bir sistem eleştirisi. Aynı zamanda muhteşem bir öz eleştiri. Bugünü, bir ada üzerinden anlatmış. Aslında gözümüzün önünde olup bitenleri, sıradanlaştırdığımız şeylerin sıra dışılığını fark etmemizi sağlıyor. Önemsemediğimiz yahut ötelediğimiz, kimi vakit üç maymunu oynadığımız şeylerin bir gün muhakkak kapımızın tokmağını çaldığını anlatıyor. Etrafımızda olup bitenleri kendi akıl süzgecimizden geçirmeden, cahil cesareti ya da körü körüne kabul etmenin ne denli telafisi olmayan durumlar ortaya çıkardığını görmemizi sağlıyor aynı zamanda.

Bugün yaşadığımız şeyleri ütopik bir kurgu gibi verip daha çarpıcı bir anlatım sağlıyor biz okuyuculara.

Ana karadan uzak bir adaya, görevinde atıl olmuş bir başkanın gelmesi ve bu başkanın ada hayatının demografik, kültürel ve doğasına karşı yaptığı her girişimin, adayı ve orada yaşayan her türlü canlıyı ne denli etkilediğini anlatıyor. Aynı zamanda çoğunluğun her zaman demokrasi demek olmadığını; değişimin, başkalaşımın, toplumun temel yapı taşı olan adalet ve otorite gibi kavramların içinin nasıl boşaltıldığını da gözler önüne seriyor.

Roman ciddi anlamda bir sistem eleştirisi. İnsani gözüken ya da medeniyet adı altında doğayı nasıl katlettiğimizi, her şeyi nasıl yapay hale getirdiğimizi anlatıyor. İnsanın doğa ile olan kavgasını, inançlarındaki değişikliği, sıradan şeyleri sıra dışı bir kurgu ile veriyor.

Kitabın bir yerinde; “Medeniyet insanın doğayı istediği gibi denetim altına alması demek değil miydi biraz da!” diyor.

Şimdi bakıyorum da şu yaşadıklarımıza, 21. Asrın en medeni varlığı olan insanlara… Yaşadığımız her sıkıntının aslında doğaya yaptığımız her tahribatın neticesinde yaşadığımızı; beton dökelim diye kestiğimiz her ağaç; maden bulalım diye kazdığımız her dağ; ekip biçilene zarar veriyor diye öldürdüğümüz her hayvan, aslında medeni olmaktan ne denli uzak olduğumuzu anlatıyor. Çok katlı binalar ve alışveriş merkezleri yaparak yaşadığımız yerleri daha medeni(!) hale getirmek uğruna, yaptığımız her tahribatın bize misli ile geri döndüğünü görmemizi sağlıyor.

Son Ada, o kötü dünyanın bizden o kadar da uzak olmadığını, herkesin Son Ada’sının bir vakitten sonra aynı tehlikeyle karşı karşıya kalabileceğini anlatıyor.

Son Ada’nın insanlarının Ali, Ayşe gibi isimleri yok. Ada hayatında yaşayanların isim olarak anılmaması ya da sadece meslekleriyle anılması dikkat edilmesi gereken ayrı bir husustu bana göre. Çünkü isimlerimizin, benliklerimizin ne ifade ettiğinden ziyade sıfatları ile var olan bir topluma dönüşüşümüzü, benliklerimizi öteleyerek sıfatlarımızın nasıl kölesi olduğumuzu gösteriyor adeta. Sıfatların altında eriyip kaybolan yahut sadece sıfatları ile varlığını devam ettiren ete kemiğe bürünmüş, insandan farklı bir organizmaya dönüşümü anlatıyor. Bu dönüşüm Kafka’nın Dönüşüm’ü kadar gerçek, Kafka’nın Dönüşüm’ü kadar çarpıcı…

Kurgu bağlamında umduğunun ötesini bulmuş bir okurum ancak belki arkadaşlarımın Livaneli için söylediklerinden dolayı, belki de daha giriftli cümleler okumayı sevdiğimden kaynaklı anlatımlı da çok üst düzeyde bekliyordum. Bu yüzden anlatım bağlamında umduğunu bulabilmiş bir okur değilim. Satırlardan bu bağlamında memnun ayrılamama halini ortadan kaldırabilmek, aynı paydada buluşabilmek umuduyla pek çok kez yine vardım sevgili yazarın başka kitaplarının başka başka satırlarına. Hala arşınlıyorum satırlarını. Hala aynı tevazu ve çarpıcı hikâyeleriyle buyur edip açıyor kapısını sevgili yazar.

Peki, ne anlatıyor Son Ada?

Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkesin de biraz suçlu olduğunu anlatıyor. Hasılı bu satırlarda değinmediğim daha pek çok şeyle, ütopik gibi görünen bir kurgu ile bugünden başka bir şey anlatmıyor.

Bundan sebeple bu güzel kitabı görüşü, bakışı, duruşu fark etmeksizin toplumun parçası olan her birey muhakkak okumalı.

Son Ada’sını bulmak, Son Ada’sında kalmak dileyen bütün kitap dostlarına tavsiye olsun.

“Ama halk…” diyecek oldum.

“Halk dediğin değişken bir şeydir.” dedi. “Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı…”

YORUMLAR

  1. Songül dedi ki:

    Yine çok güzel bir kitap tanıtımı okuyucu ile buluşmuş. Yazarımızın yüreğine sağlık