Bir Yudum Hayat
Yazıyor cevap olarak ve minik bir hareketle istemsizce parmaklarına dokunuyor. Gülümseyerek evin yolunu tutuyor.
Mert Ela diye bahçeden Sevgi ananeleri bağırdı. Hadi sofrayı kurdum yemeklerinizi yiyin geç olmadan diye sesleniyordu her zaman ki o sevecen sesiyle. Bilgisayarın başından kalkıp indiler Sevgi teyzeyi üzmemek için. Tam sofraya oturduklarında Serdar dedeleri bahçeden kopardığı domates salatalıkları yesinler diye masaya koydu. Mis gibi bir hava vardı.
Mert ve Ela ikiz kardeşler yazları geçirmek üzere her sene olduğu gibi anane ve dedelerinin yanlarına gelmişlerdi. Doğayla iç içe yan komşuların çocukları ya da torunlarıyla beraber çok güzel bir yaz geçirirlerdi her defasında. Ama en sevdikleri şeylerden biri de anane ve dedelerinin aşk hikâyelerini dinlemekti. Her sorduklarında onlarda ilk günkü heyecanla gözelerinin içi parlayarak anlatırlardı. Anne dayılarının nasıl sevgi ve aşk dolu bir yuvaya doğduklarını ve o sevginin hiç eksilmeden bugüne gelebildiklerine kendileri şahitti. Gerçek aşkın varlığına inandırıyorlardı insanı Sevgi teyze ve Serdar amca. Yemeğe oturunca ılık ılık bir yaz meltemi esiyordu sahilden eve doğru. Ihlamur ağacının altında ki yemek masasına oturdu Mert ve Ela. Birbirlerine bakıp göz kırptılar.
- Dede anlatsana ananem sana ilk ne zaman yemek yapmıştı hatırlıyor musun?
- Hatırlamaz mıyım o ilk makarnayı yakışını.
Deyip gülüyor serdar amca. Hemen Sevgi teyze lafa giriyor hala o utangaç haliyle. Kaç yaşına gelmişlerdi hala bazı anıları hatırladıklarında kıkır kıkır gülerken yüzlerindeki o yirmili yaşların utangaçlığı masumluğu hüküm sürerdi. Belki de anlattıkları şeyleri her defasında sıkılmadan dinlettiren bu gerçeklikti.
- Napayım Serdar seni görünce elim ayağıma dolanmıştı, ocakta ne vardı ne yoktu unutmuştum. Sen bana öyle uzun uzun barken bir anda yanık kokusu gelince beraber koşarak mutfağa gitmiştik. Ben tencereyi bir anda tutmaya çalışıp elimi yakmıştım, senin ocağı kapatmak aklına gelmişti.
Dedi ve parmak uçlarını tuttu sanki o günkü acıyı hissetmiş gibi. Serdar amca elini tutup tek tek parmaklarını öpüyor. Kim derki bu insanlar 65 yaşında.
10 yaşındaki Mert ve Ela;
- O dede yine çok romantiksin
Diyerek makaraya alıyorlar dedesi ve ananesini.
- Siz koca danalar geçin bakalım dalganızı. Sizde sevdiğiniz kadını ve adamı bulduğunuzda göreceğiz sizi inşallah o zamana ömrümüz yeterse,
diyorlar ve sanki içlerinden o an ikisi de ben senden sonra ölmem diye geçiriyor. İkindin uykusuna diye Serdar amca içeri giderken Sevgi teyze;
- Hadi bakalım bizimle dalga geçeceğinize bitirin önünüzdeki yemekleri de annenizi arayalım bakalım bu hafta sonu gelecekler mi? Ona göre hazırlık yapalım,
Diyor en anaç ve sevecen ses tonuyla. Bu kadın kızsa bile ipeksi bir okşamaymış gibi geliyordu sanki insana. Zaten sesini yükselttiğini falanda hiç görüp duymamışlardı. Ne kadar yaramazlık yapsalar da zorlasalar da bu evde asla kavga çıkaramazlardı. Kızılacaksa da başları okşanarak doğru ve yanlış anlatılırdı. Yemeklerini yiyip koşarak arkadaşlarının yanına gitmek için kalktılar sofradan.
- Mert dikkat edin oğlum kendinize
Derken biri koluna dokunup Merter’e gedik hanımefendi bu durakta ineceğinizi söylemiştiniz dedi Sevgiye. Otobüste uyuyakalmıştı Sevgi. Hemen hızlıca otobüsten indi. Telefonuna mesaj gelmişti. Bir baktı ki Serdar’dan.
- E bana ilk defa kendi ellerinle ne pişireceksin?
Yazıyor mesajda. O an bir dejavu oluyor Sevgi’ye ve
- Makarna
Yazıyor cevap olarak ve minik bir hareketle istemsizce parmaklarına dokunuyor. Gülümseyerek evin yolunu tutuyor.