DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bir Vicdan Muhasebesi: Göçmenler

Sesli Dinle

Haber dilindeki gizli veya açık ırkçı söylemler kitleler üzerinde tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Yukarıda saydığım göçmen sorunlarını tartışmak yerine sürekli ve bilinçli olarak göçmenleri suçlamanın ya da hedef göstermenin hiçbir faydası olamaz.

Bir Vicdan Muhasebesi: Göçmenler
30.07.2021
6.002
A+
A-

Güncel siyasetin çamuru paçalarıma sıçramasın diye çoğu zaman etrafından dolandım. Güncel olaylardan ziyade insana dair olguları kalemim yettiğince anlatmaya çalıştım. Fakat öyle zaman oluyor ki çamurdan kaçış mümkün olmuyor. Gözün gördüğüne gönül katlanmıyor. Sıvıyor paçaları, giriyorsunuz bu çamur deryasına. Çünkü gözler katlanamaz gerçekliği gördüğünde dil susmuyor, hele ki bu gerçekleri çoğu insanın görmediğini bildiğinizde haykırmak geliyor insanın içinden…

Bana paçaları sıvatan olay ise son günlerin en çok tartışılan konusu “göçmenler”. Göçmenlere karşı artık ırkçılık boyutuna varan söylemler pervasızca, parti yöneticileri, belediye başkanları ve bürokratlar tarafından sarf edilmeye başlandı. Kimi siyasiler ekonomik krizin faturasını göçmenlere yıkarak sorumluluktan kaçma derdinde, kimisi yükselen göçmen karşıtlığından oy devşirme telaşında, kimisi göçmenlere karşı olmadığını söylerken bir yandan onları ucuz iş gücü ve yeni pazar alanı olarak gördüğünü saklamadan söylemekte, kimisi ise salt kirli faşizan fikirleri nedeni ile göçmenleri ölüme ve açlığa sürdürmekle tehdit edebilmekte…

Tüm bunlar yaşanırken Van Gölü’nde, Meriç Nehri’nde, Akdeniz’de göçmenler boğuluyor. Merdiven altı atölyelerde insanlık dışı çalışma saatlerinde ve düşük ücretlere göçmenler çocuk kadın demeden çalışıyor. Tarlalarda, fabrikalarda sigortasız güvencesiz ve her an işten çıkarılma ya da ayrımcılığa uğrama ürkekliği ile evine ekmek götürmeye çalışıyor. Avrupa’da yeni bir hayat hayali ile Yunanistan sınırına dayananlar ise Yunan kolluk kuvvetlerinin insanlık dışı saldırılarına maruz kalıyor. Çalışma izni alamayanlar geri gönderilme korkusuyla polise yakalanmamak için ile ev-iş arasında geçen bir hayata mahkûm oluyor.

Bu insanlar rahat yerlerden göç edip gelmediler. Savaştan, açlıktan, yoksulluktan, gaddar ve iş bilmez yöneticilerden kaçıp geldiler. Biraz bu noktaya duygudaşlık yapmak gerek. Başka türlü meseleye insani ve vicdani bakmak çok zor… Vicdani bakmayınca tüm sorunları göçmenlerin üzerine yıkıp sıyrılmak kolaylaşıyor. Gerçek şu ki; şuan yaşanan ekonomik krizin sorumlusu göçmenler değil, işçi ücretlerinin azlığının sebebi göçmenler değil, Suriye’deki anlamsız savaşta yitirilen gencecik askerlerin sorumlusu göçmenler değil… Küresel ve yerel sorumluları eleştirmek yerine, hayatı zaten alt üst olmuş göçmenleri eleştirmeyi anlamsız buluyorum. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın göçmenler hakkındaki skandal açıklamaları bu anlamsızlığa bir örnek. Özcan, Belediye’nin tüm sorunlarının faturasını göçmenlere kesmek yetmeyince, göçmenlerin su faturalarını da on katı artıracağını söylemiş ve tepkilere neden olmuştu. Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda da hakkında soruşturma başlatıldığı haberini aldım. Peki, kendisi de bir hukukçu olan Özcan, söylemlerinin suç olduğunu bile bile neden kameralar önünde üstelik üstüne basa basa bunu yaptı? O da biliyordu ki söylediklerini onaylayan ciddi bir kamuoyu mevcut. Oy uğruna bu şovenizme gerek var mıydı peki? Bunu sizlerin vicdan muhasebesine bırakıp son dönemde çokça tartışılan Afgan göçmenler meselesi ile ilgili biraz istatiksel veri paylaşmak istiyorum.

Afganistan’dan Türkiye’ye günlük 1500 civarı Afgan göçmenin geçtiği söyleniyor. Bu sayı giderek artacağa benziyor. İnsanlar yoksulluktan ve Taliban zulmünden kaçmak için Afganistan’dan Türkiye’ye 22 gün süren zorlu bir yolculuğu göze alıyor. Hayatını kaybetmeden Van’a ulaşanlar kendilerini şanslı görüyorlar. Van’da karayolu boyunca görülen yüzlerce Afgan göçmenin görüntüleri sınır güvenliği başta olmak üzere birçok sorunun da yüksek sesle tartışılmasına vesile oldu. Fakat bu tartışmaların gölgesinde kalan, aslında ilk olarak tartışılması gereken bu insanların can güvenliğinin ve sağlığının korunması. Sonrasında diğer sorunlar tartışılıp akılcı çözümler üzerine konuşulabilir elbet. Sağlıklı bir tartışma için de yazılı ve görsel medyanın göçmen karşıtlığını pekiştirici çarpıtıcı yayınlarına son vermesi gerekiyor. Haber dilindeki gizli veya açık ırkçı söylemler kitleler üzerinde tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Yukarıda saydığım göçmen sorunlarını tartışmak yerine sürekli ve bilinçli olarak göçmenleri suçlamanın ya da hedef göstermenin hiçbir faydası olamaz. Bugün sorunların çözümünde akılcı ve sağduyulu yöntemler kullanmazsak yarın bu sorun kökleştiğinde akıl da yetmeyebilir. Çünkü Sosyoloji biliminin kendi dinamikleri var ve en az hayat kadar acımasızdır bu dinamikler. Basit hataları asla affetmez…

Mevzu uzun, fakat köşe yazısı sınırları içinde özet geçmek durumunda kaldığım bu durumu Ercüment Akdeniz “Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi: “Sekizinci Kıta” kitabında ayrıntılarıyla, üstelik on farklı ülkeden görüştüğü mültecilerin hayat hikâyeleri ile çok da güzel anlatmış. Dileyen olursa okumalarını öneririm.

YORUMLAR

  1. Rıdvan dedi ki:

    Mürekkebiniz hiç bitmesin yüreğinize sağlık 🙏

    1. Hanifi Aktaş dedi ki:

      Çok teşekkür ederim.

  2. Mehmet kına dedi ki:

    Hepimiz biraz mülteciyiz aslında. Daha yaşanılır bir dünya hayaliyle çıktığımız göçmenlik yaşamında bizi göçmen yapan zihniyetlerin sömürülerine maruz kalarak geçiyor ömrümüz. İşin doğrusu biliniyor bilinmesine de, vurun abalıya lafını atalarımız dolamış dilimize. İnsan olma bilinci oluşmadığı sürece insanlık dışı süreçler gelişiyor ne yazık ki. Daha güzel yaşanılabilir dünya mümkün. Bu konuyu çok yönlü ele aldığınız için teşekkür ederim size.

    1. Hanifi Aktaş dedi ki:

      Çok teşekkür ederim, meseleyi ne de güzel özetlediniz. Var olun.