DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tılsım-ı Osmanî

Sesli Dinle

Buyurun, tılsımlı gömleğin hala esrarengizliğini koruyan dünyasına beraber giriş yapalım.

Tılsım-ı Osmanî
22.12.2020
10.404
A+
A-

Zamanın birinde arkadaşlarla yolumuz Konya’ya düşmüştü. “Konya’ya gelmişken etli ekmek yemeden gitmeyelim.” Diye arkadaşlar aralarında konuşuyorlardı. “Burada etli ekmek çok bilinir ama Tiritçi Mithat’ta Tirit yemek lazım.” Diyerek akıllarına girdim ahbapların. Allah o Mithat Usta’dan razı olsun. Hala tadı damağımdadır yediğimiz Tiridin. Ne zaman Konya’ya gitsek mutlaka uğrar yemeğe çalışırız. Yemeğe çalışırız diyorum çünkü her gittiğinizde bulamıyorsunuz, akşama kalmıyor mesela. İyi yiyici arkadaşlar olarak o gün de karnımızı bir güzel doyurduk. Yemek faslından sonra Mevlâna Hz.’lerini ziyaret ettik.

Mübarek Mevlana’yı günlerce konuşsak bitmez zaten, takdir etmek de haddimize değil. Dergâhı müzeye çevirmişler gelmişken oraları da ziyaret edelim istedik. Her bir oda ve hücrenin geçmişinde ki tarihi dokusu aynen oluşturulmuş. Tarih meraklısı birisi olarak tilavet odası, matbahı şerif, çilehane, Mevlevi mutfağı hakkında az çok bilgim vardı ve görsel kompozisyon çok hoşuma gitmişti. Her bir odayı, hücreyi hazmederek gezerken daha önce hiç görmediğim bir şey gördüm odanın birisinde. Adına “Tılsımlı Gömlek” demişler öğrenmenin yaşı yok derler ya oraya gidene kadar böyle bir şeyden haberim dahi olmamıştı. Nasıl olmuştu da bu zamana kadar “Tılsımlı Gömlek” gibi bir şeyden haberim olmamıştı? Hayret kere hayret ettikten sonra “araştırayım” diye notumu alıp Konya gezimizi nihayete erdirdik.

Buyurun, tılsımlı gömleğin hala esrarengizliğini koruyan dünyasına beraber giriş yapalım. Önce tılsım kelimesini tanımlayalım. TDK da; “doğaüstü işler yapabileceğine inanılan güç” olarak geçer. Büyü, sihir ya da tılsım, adı her ne ise bu mefhumu; insan dünyasının başına Harut ve Marut adında, insan sülbünde yeryüzüne indirilerek, insan gibi imtihan edilen iki melek sarmıştır. Bu konuya başka bir yazımızda değineceğiz diyerek burada bırakalım.

İnsanlık tarihinde kelimelerin ve sözlerin, insanları koruduğuna dair düşünce Mısır, Sümer, Çin tarihlerine kadar dayanmaktadır. inanışa göre Çin krallarının pelerinlerine, onları korumaları için sözler yazılırmış. Eski Avrupa Krallarının taçlarının iç yüzüne dahi tılsımlı sözlerin yazıldığına dair rivayetler bulunmaktadır. Özetle bu gelenek çok eskiden beri var, koruyordur korumuyordur orasını bilemem.

Gelelim bizim Tılsımlı Gömleklerimize; Her ne kadar Osmanlı zamanında gömlek sayısı artmışsa da İlk gömleğin Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’e ait olduğu tahmin edilmektedir. Topkapı Sarayı envanterinde kayıtlı 90’a yakın Osmanlı Hanedanına ait gömlek olduğu kayıtlıdır. Gömleğin yapımı için özellikle pamuklu kumaş tercih edilir. Sadece kendisine giymek nasip olmayan, Fatih Sultan Mehmet’in Şehzadesi Cem Sultan’ın gömleğinin ipekten olduğu bilinir. Gömlekleri çekici yapan üzerinde yazanların yanı sıra yapılış şeklinin de inanılmaz derece fantastik ve zorlu olmasıdır. Her gömlek 8.000 adet ilmekten yapılmıştır ve neden 8.000 olduğu bilinmemektedir. Her bir gömleğin yapımı en az 3 yıl sürmektedir ve bazı gömleklerin yapımının 4 yıldan fazla sürdüğü bilinmektedir. Her gömleğin sadece bir sahibi vardır ve gömlekte bunun için bilgilendirici yazılar yazmaktadır.

Gömlek belirli sayıda kişinin bilgisi dahilinde yapılır. Müneccimbaşı, gömlek hangi padişah için yapılacaksa onun doğum günü dikkate alarak, gömleğin hazırlanma amacına uygun bir zaman belirler buna hayırlı vakit ya da eşref saati denir. Kesim, dikim, yazım, nakış işleri gibi bütün işlerin sadece eşref saatinde yapılıyor olması nedeni ile yapımı yıllarca sürmüştür. Devrin alimleri muteber hocaları gömlek hazırlanmadan amaca uygun ayet ve duaları seçer. Seçilen dualar, ayetler ve diğer yazılar devrin ünlü hattatları tarafından gömlek üzerine nakşedilir. Daha sonra da terziler önceden kesilmiş parçaları bir araya getirip, dikerler. Yine Cem Sultan’ın gömleğini dikmeye, güneş koç burcundayken başlanmış ve yine güneş koç burcundayken bitirilmiştir. Böylece bir elin parmağını geçmeyecek kişi sayısınca gömlek dikilip bir aracı ile sahibine takdim edilir.

Bütün gömleklerde ortak olan şeyler; Esmalar, Peygamber Efendimizin İsmi şerifleri, Sureler, Ayetler Hadisler, Dualardır. Kimi gömlekte Fetih Suresi kimi gömlekte Felak Nas Sureleri, Tevbe Süresi, kimi gömleklerde melek isimleri, halife isimleri yazılmaktadır. Bazı gömleklerde ise Hz. Ali Efendimizin kılıcı Zülfikar’ın temsili resimleri bulunmaktadır. Hepsinde Peygamber Efendimizin Nalinlerinin resmi vardır. Gömlekler özellikle simetrik yapılır. Çoğunun sağ ve sol omzunun üstüne güneş ya da yıldız resimleri nakşedilmiştir. Yıldızlar sekiz köşelidir, sekiz köşe cennetin sekiz kapsını temsil eder. Ayrıca 8 köşe Hz. Davud’un kalkanı ve Hz. Süleyman’ın Mührünü temsil eder. Her şeklin simgenin bir anlamı olmakla birlikte geometrik olarak nakşedilmesinin dahi bir sırrının olduğu gün geçtikçe ortaya çıkıyor.

İlk yapılma amaçları güç bulma, koruma, şifa bulmayken bazı gömlekler tarihten bilgi dahi vermiştir. Bunu 2. Selim’e Hürrem Sultan tarafından diktirilen gömlekte görüyoruz. Şehzade Mustafa’nın hikayesinin hazin sonuna bir de bu gömlekte rastlıyoruz. Yükselme devrine kadar sadece Padişahlara şehzadelere dikilen gömlekler zamanla vezirlere saraya yakın kişilere de dikilmeye başlanınca sayısı artmaya başlamış. Tabi ilk dikilen gömlekle son dikilen gömlek arasında beş asır var. Beş asırlık süre içerisinde bu hassas işlem ne kadar ilk zaman ki kadar hassas ve aynı kalitede kalmıştır orası tartışılır.

Tılsımlı Gömleklerin işe yarayıp yaramaması ayrı bir konu ama kesinlikle sahip çıkılması geren bir kültür mirasıdır. Konu hakkında araştırma yapan kişi sayısı çok az birisi de Doç. Dr. Hülya Tezcan.  Ömrünün yarısını gömlekleri araştırmak için harcayan Sn. Hülya Tezcan’ın kendi açıklaması aynen şu şekildedir; “Bir şifre var, bu açık; ama o rakamları ve harfleri çözmek uzmanlık gerektirir. Kaldı ki, giysilerin üzerindeki gubarî hatla yazılan Arapça metinler bile daha okunmadı.” Türkiye’de tılsımlı gömlekler üzerindeki şifreyi çözmeye çalışan tek isim ise Mehlika Orakçıoğlu. Mehlika Hanım’ın açıklaması ayrı bir konu, tezini Londra’daki bir Üniversite’de hazırlayan Mehlika Hanım, İngiliz danışmanlarının kendisini bu alana yönlendirdiğini ve asıl niyetlerinin gömlekler üzerindeki kodlama sistemini çözerek günümüz tekstiline yeni bir açılım kazandırmak olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Bu konu, dışarıda daha çok ilgi topluyor. Harvard Üniversitesi bütün imkanlarını ücretsiz olarak seferber etti mesela. Sonunda neye ulaşacağımı bilmiyorum. Kodlama sistemini günümüze uyarlamayı başaramasam bile bu tez bitirilmeyi hak ediyor.”

Günümüzde astroloji, numeroloji, ebcet, cifir çalışmaları haklılıklarını ispatlar boyuta gelmiştir. İsmin insan üzerinde ki etkileri, cümlenin ve hatta düşüncenin hayatları nasıl değiştirebildiği konuşulmaktadır. Yani o zamanlarda, bilginlerin yaptıkları Tılsımlı Gömlek uygulaması ile eş değer çalışmalar şuan mevcuttur. İnsan düşünmeden edemiyor. Yüzyıllar öncesinde sana ait, senin tarihine, senin kültürüne ait bir objeyi ve daha doğrusu bir mirası neden elin İngilizi, Ameraklisi merak ediyor? Neden konusu direk bu gömlek olan bir dizi çektirtip, onu da hatta parayla izlettiriyor? Yoksa “dizi çekiyoruz” kılıfını kullanarak, daha detaylı mı araştırma imkanı sağladılar? Sesli düşünüyorum canım. Yoksa işe yarıyor muydu?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.