DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Şahlar & Zarlar

Sesli Dinle

Doğduğumuz coğrafya, sosyoekonomik durum, aile, kültür gibi sayamayacağımız daha pek çok etken hayatımızı şekillendirmemiz konusunda belirleyici oluyor. Aslında belirleyici olan bizim olaylara bakış açımız. Yirmi yıl önce okuduğum kitabın bir paragrafını hiç unutmuyorum. Şöyle diyordu kitap…

Şahlar & Zarlar
15.03.2021
10.104
A+
A-

İcadı hakkında farklı bilgiler olsa da Satranç’ ın antik mısır döneminden kalan kabartmalarda da oynandığına dair bulguların varlığından söz ediliyor. Satranç bilindiği üzere taktik ve strateji oyunudur. Hamleler, birkaç hamle sonrası öngörülerek planlanır. Her oyun da olduğu gibi bu oyunda da kazanmak üzerine planlar yapılır ve uygulanır. Bugün birçok ülkede ilk öğretim öğrencilerine zorunlu ders olarak verildiğini biliyoruz. Buna karşılık olarak tavlanın da hemen hemen aynı dönemlerde icat edildiği bilgisi var yazılı kaynaklarda. Tavla da bilindiği üzere belirli bir düzende dizilen taşlar ve iki adet zar ile oynanan bir oyun. Bu oyunu Satranç’ dan ayıran en büyük özellik ise atılan zarların sayısal değerleri ile oyunda ilerliyor olmak. Satranç da kazanmak ya da büyük fonksiyonlu taşları yiyebilmek adına piyonlar feda edilebilirken, tavlada bunun karşılığı açık vermek olarak değerlendirilebilir.

Doğduğumuz coğrafya, sosyoekonomik durum, aile, kültür gibi sayamayacağımız daha pek çok etken hayatımızı şekillendirmemiz konusunda belirleyici oluyor. Aslında belirleyici olan bizim olaylara bakış açımız. Yirmi yıl önce okuduğum kitabın bir paragrafını hiç unutmuyorum. Şöyle diyordu kitap; Amerika da banka soygunculuğundan tutun uyuşturucu kaçakçılığına varana kadar yapmadığı kanunsuzluk kalmayan bir adamın iki oğlu olur. Bunlar büyürler. Birisinin babası gibi gangster olur. Diğeri büyük bir üniversite de kürsü sahibi profesör olur. Babalarının geçmişini bilen bir adam her ikisine de aynı soruyu sorar. İşe bakın ki ikisinin verdiği cevap da aynıdır. Soru şudur: “Böyle bir babadan böyle bir evlat nasıl yetişebilir?” Cevap ise aynen şöyle gelir; “böyle bir babadan başka nasıl bir evlat olabilirdi ki?” Sorunlara bakış açıları çözüm stratejilerini belirlemiş aslında.

Biri babasının yolunda ilerleyip bundan başka bir hayat var olabileceğine inanmayıp yolunu çizmiş. Diğeri ise babasının yolunun sonunu ön görmüş ve farklı bir hayat var olabileceği üzerine tasarlamış yaşamını.

Satranç ve tavlanın farkı sanırım burada daha net anlaşılıyor. Şöyle açıklık getireyim, Satranç da yukarıda bahsettiğimiz üzere, hamleler ve karşı hamleler planlanıp oynanır. Tavlada ise oyunun kaderini sadece zar belirler. Yani gelen zarın sayısal değeri size galibiyeti yada mağlubiyeti getirir.

Yukarıda bahsettiğim gangsterin iki oğlundan kendine benzeyeni tavla mantığı ile “böyle bir babadan başka nasıl bir evlat dünya ya gelebilirdi ki?” diyerek, gelen zar’a göre seçimlerini yaparken, kürsü sahibi olan profesör ise satranç mantığı ile neleri feda edip neleri kazanabileceğini öngörüp ona göre yön vermiş hayatına.

Tabi bununla ilgili bir hikaye de anlatılır;

Hint imparatoru çocuklarının çok iyi birer general olması için, taktik ve strateji gelişimlerine yardımcı olabilecek bir oyun tasarlanması talimatı verir. Bunun üzerine satranç icat edilir.

Daha sonra pers imparatoruna, oyunu ona öğretmesi için bir heyet ile birlikte satranç takımı ve bir mektup gönderir. Mektupta şöyle seslenir pers imparatoruna;

 

“Kim daha çok düşünüyor,
kim daha iyi biliyor,
kim daha çok ileriyi görüyorsa o kazanır.
İŞTE HAYAT BUDUR…”

 

Buna karşılık Pers İmparatoru da vezirini çağırıp yeni bir oyun tasarlanmasını ister. Konu ile ilgili bütün ehil kişiler toplanıp tavlayı tasarlarlar ve Hint İmparatoruna sunulmak üzere oyunu ve birde mektubunu yollarlar. Onun mektubunda ise şöyle der;

 

“Evet,
Kim daha çok düşünüyor,
kim daha iyi biliyor,
kim daha çok ileriyi görüyorsa o kazanır.
ama şansı da unutmamak gerekir.
İŞTE HAYAT BUDUR…

 

Şans faktörü yadsınamaz elbette fakat düşünüp, planlayıp yaşayanlar ile gelişen olaylara göre yaşayanların mevcut hallerini de araştırınca şansın daha çok çalışkanları sevdiğini de görebiliyoruz.

İki alternatif var aslında. Ya biz hayatın kendisine yön veririz ya da hayat bize yön verir.

Bir sonraki yazımda görüşmek dileklerimle.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.