DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Mavi Tık

Sesli Dinle

Bilindik veya bilinmedik daha nice olaylar yaşanmıştır elbet. Koca bir şehir insanı aynı hoşgörüde, kabulde buluşabilmiş. İşte aslında herşey bu kadar basit, bu kadar kolay olmalı yaşam dediğimiz kısacık süreye hapis olmuş biz insanoğlu için.

Mavi Tık
09.10.2023
5.884
A+
A-

Selam olsun siz okurlarıma. İçinde bulunduğumuz çağın nimetlerinden faydalanmakla yetinmiyor adeta sömürüyoruz. Yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesine geçeli çok zaman oldu. Hayatın her alanında lüks tutkumuz hâkimiyetini arttırarak gelişiyor.

Mercedes Kadir’in hikâyesini duyanlarınız olmuştur. Malatya’da yaşanan gerçek bir hikâye. Akli dengesi yerinde olmayan Kadir elindeki sopayı aracı sayarak yaşıyor. Tüm şehir Kadir’e eşlik ediyor. Kadir’in Mercedes marka araç saydığı sopası esnafından, tamircisine, polisinden, vatandaşına kadar tüm şehir halkınca aynı muameleyi görüyor. Servise bırakılan sözde Mercedes sopa yine sözde tamir ediliyor. Trafik kurallarına uyan Kadir kırmızı ışıklarda yanındaki gerçek araçlarla birlikte bekliyor ve o araçlar geçiş üstünlüğünü Kadir’e ve Mercedes sopasına veriyor.

Bilindik veya bilinmedik daha nice olaylar yaşanmıştır elbet. Koca bir şehir insanı aynı hoşgörüde, kabulde buluşabilmiş. İşte aslında herşey bu kadar basit, bu kadar kolay olmalı yaşam dediğimiz kısacık süreye hapis olmuş biz insanoğlu için.

Yıllar önce bir anlatıma tanık olmuştum. Doğu illerimizde yaşayan bir kimse oradaki insanların nezaketinden, paylaşım ahlakından, duyarlılığından bahsetmişti uzun uzun. Doğu insanını “yerinde kıymetli” diye tanımlamıştı. Bu tanımı açıklamasını istediğimde, “aynı insanlar büyük şehirlerde başka karaktere bürünebiliyorlar” demişti.

Büyük şehirlerdeki insanların tanımına katılmakla birlikte bunun sadece doğu insanına mahsus bir dönüşüm olmadığını ifade etmiştim. Bu her yöre insanı için geçerli bir haldi. İnsana göre de değişen bir gerçeklikti. Adına destanlar yazılan, türküler söylenen kurtuluş savaşı gazisinin en küçük oğlu Ankara’nın namlı kabadayısı Keşanlı Ali destanıyla tanınan Kürt Cemal o an aklıma gelen ve iddiamı destekleyen örnek olmuştu.

Bence sorunumuz temelde lüks tutkusuna esir olmuş nefislerimiz. Bitmek tükenmek bilmeyen “Daha” kelimesinin peşinde koşma arzumuz. Fanilerden korkabilen, utanabilen bizler Yaratıcıdan korkmuyor, utanmıyoruz. “Yalan parayla söylenebilir olsa kredi çekerdim” sözünü tebessüm ettiğimiz espri olarak kabul edip normalleştirdik.  İnsanların birlikte daha huzurlu daha mutlu yaşayabilmesi için toplumsal kuralları anlatan tüm inançları dahi toplumsal bütünlüğü bozmak adına çarpıtabiliyor, kullanabiliyoruz.

Hem insanlık hem doğa onlarca şekilde alarm veriyor, fakat görmezden geliyoruz veya mesaja gerekli cevabı vermiyoruz. Hani çağımızın nimetleri arasında yer alan dijital iletişim araçlarında atılan mesajı gördüğümüzde mesaj yanında mavi tık oluyor da cevap vermeyince muhatap görüldü attık diye sitem ediyor ya veya mesajın görüldüğünün anlaşılmaması için yani görmezden gelebilmek için bu ayarı kapatarak maviye hasret bırakanlarımız dahi var ya işte o misal.

Tanık olduğum bir başka anlatım konusu Kudüs gezisini anlatan yakınıma ait. Ziyaretleri süresince Yahudilerin ve Müslümanların çıkardıkları zorlukları anlatıyordu. Filistinli Müslümanların Türk kimliğini ve bayrağını görmelerine rağmen mescide girmek isteyen ziyaretçileri tek tek sorguladığını, istenilen sureleri ezberden okuyamayanları tartaklayarak alandan uzaklaştırdıklarını anlatmıştı. Yahudi din adamlarını da benzer sertlikte gördüğünü, Hristiyanların ise en sakin taraf olduğunu ifade etmişti.

Bireysel olarak “daha”nın peşinde koşarken sayısız yanlışların sahibi olabiliyoruz da toplumsal olarak olmuyor muyuz? Elbet toplumsal olarak da durum aynı. Yaşanılan gerginlikler coğrafyamızı, bölgemizi, dünyayı, insanlığı nereye götürüyor sizce. Aynı kaynaktan gelen öğütleri veren inançları bu hadsiz keyfiyetlerimiz için korkusuzca suiistimal ediyoruz, ancak öğütlerin sahibinin buna vereceği tepkiyi muhakeme edemiyoruz.

Vakti zamanında deodorantların ozon tabakasına verdiği zarar sebebiyle haykıran, dünyaya verilen zarar sebebiyle deodorant kullanmaktan kaçınan bizler bugün sayısız bomba ile insan yaşamı için vazgeçilemez havayı, toprağı, suyu zehirliyor, dünyanın dengesine darbe üzerine darbe vuruyoruz.

En son 2021 yılında görüşme imkânım olan meslek büyüğümüz Abdurrahman Dilipak ile bu hafta karşılaştım. Bu hoş denk gelişte 35 yıldır her gün bir yazı kaleme alarak yayınladığını öğrendim. Dile kolay 35 yıl, hafta sonu, hafta içi, bayram, tatil gibi onlarca özel günlerde dahi bir yazıyı kaleme almak bilenler için malum önemli bir başarı.

Sohbetimize eşlik eden Türkiye Noterler Birliği’nin eski üst düzey yöneticileri, hukukçular gibi değerli isimlere Abdurrahman Hoca Kafkas halklarının cesurluğu, dürüstlüğü, ahlakı gibi vasıflarla özel insanlar olduğunu, ancak onlarla düşman olunmamasının da önemli olduğunu belirtti. Asla hainlik yapmayan bir Kafkas insanı hainliği ve düşmanlığı da asla affetmez dedi. Bu tanım bana bir dostumun “Fil kininden beterdir Kafkas insanının kini” sözünü hatırlattı.

Dilipak Hoca İslamiyet inancına, ibadetlere örflerin etkisinden bahsettiği anlatımında farklı İslami coğrafyalarda ve mezheplerde namaz vakit ve sayılarını örnek verdi. Bu örneğe Yahudilikte ve Hristiyanlıktaki namazlar hakkında sorduğum soruya özetle benim anladığım kadarıyla “kaynak aynı olunca öğüt veya talimat farklı olmaz” sözü az önce ifade etmeye çalıştığım hali teyit etti. İçinde sıkıştığımız kısacık ömürleri zulme çeviriyoruz nafile sebeplerle.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.