Matematik

Matematik, bazı çocukların nefret etmeyi sevdiği bir konudur, ancak popülaritesinin olmamasına rağmen matematik, yetenekli bir iş gücü için kritik öneme sahiptir ve dünya’nın mevcut ve gelecekteki üretkenliği için hayati öneme sahiptir.

Güney Avustralya Üniversitesi tarafından Avustralya Eğitim Araştırmaları Konseyi ile iş birliği içinde yapılan yeni bir çalışmada, araştırmacılar kaygının matematik öğrenme üzerindeki etkisini araştırıyorlar ve öğrencilerin özgüvenini arttırmanın konuyla daha fazla ilgilenmek için çok önemli olduğunu buluyorlar.

Matematik kaygısı, öğrencilerin matematiksel görevlere katılırken yaşayabilecekleri korku, endişe ve sinirlilik duygusudur.

Avustralya’da, Avustralyalı ortaöğretim öğrencilerinin dörtte biri ile üçte biri matematik yaparken kendilerini gergin veya çaresiz hissettiklerini bildiriyor ve matematik çalışma kararlarını bu tepkiler etkiliyor.

Baş araştırmacı Dr. Florence Gabriel matematik kaygısının, özellikle lise ve üçüncül düzeylerde, öğrencilerin matematik eğitimi almayı seçmelerinin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söylüyor.

Dr. Gabriel, “Birçoğumuz geçmişte bir tür matematik kaygısı hissederdik. Panik veya endişe duygusu, başarısızlık hissi ve hatta daha hızlı kalp atış hızı hepsi stresle ilişkilidir.” diyor.

“Matematik kaygısı esasen duygusal bir tepkidir, farklı durumlardaki stres gibidir.

“Öğrenciler matematik kaygısı yaşadıklarında, matematik sorularını aceleyle çözme, odaklarını kaybetme veya her şey çok zor göründüğünde pes etme eğiliminde olacaklar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu tepkiler birleşerek düşük matematik başarısına yol açar ve daha sonra bir isteksizliğe yol açar.

“Bu döngüyü kırmak için yapılan araştırmalar, özellikle yeni bir matematik kavramına başlamadan önce, öğrencilerin matematiğe olan güvenini oluşturmamız ve arttırmamız gerektiğini gösteriyor.”

“Bu, öğrencilerin kendi derslerini anlama, izleme ve kontrol etme becerisine sahip oldukları öğrenme kavramından yararlanır.

“Öğrencinin dikkatini daha önce zorlu bir matematik sorusunun üstesinden geldikleri veya önemli bir matematik başarısına gösterdikleri örneklere çekerek, esasen onların kendi yeteneklerine olan güvenlerini ve inançlarını geliştiriyoruz ve olumsuz duygulara karşı koymaya başlayacak olan da bu. “

Çalışma, OECD’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2012 döngüsüne katılan 15 yaşındaki 4295 Avustralyalı öğrencinin yanıtlarını değerlendirdi.

Matematik öğreniminin psikolojik faktörlerine odaklanıldı: motivasyon (matematiğin gelecekleri için önemli ve faydalı olduğu inancı); matematik benlik kavramı (matematiksel çözümleme yeteneklerine olan inanç); matematik kaygısı (matematik sorusu çözerken kendini hissetme); azim (zor problemler üzerinde çalışmaya devam etme istekleri); matematik özgüveni (matematik problemlerini başarıyla çözebileceklerine olan inançları); ve matematik okuryazarlığı (matematiği gerçek dünyaya uygulama ye teneği).

Dr. Gabriel, “Önemli olan, araştırmamız bu değişkenlerin birbirleri üzerindeki domino etkisini gösteriyor.” Diyor.

“Yapısal eşitlik modellemesi yoluyla, verilerimiz düşük motivasyon ve benlik kavramının matematik kaygısına yol açacağını ve bunun da azim, öz yeterliliği ve nihayetinde matematik başarısını etkilediğini gösteriyor.

“Öğrencinin geçmiş başarıları üzerine düşünme yeteneğini geliştirerek matematik kaygısı ortaya çıkmadan önce matematikle ilgili bazı olumsuz ve duygusal inançları kırabilir ve umarım, öğrencilerin matematiği kabul etmesinin ve matematikle meşgul olmasının yolunu açabiliriz.

Diyerek son veriyor sözlerine araştırmacı. Bizler bu tür araştırmalar yapmıyoruz. En azından yapılan araştırmaları ve sonuçlarını takip ederek bireysel olarak da olsa yetişebileceğimiz ve eğitebileceğimiz çocuklarımızı çağın gerektirdiği donanımı yükleyerek gelecekten hak talep edebiliriz. Yoksa mı? Yoksa kısmını da siz bulun…