DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Katranı Kaynatınca

Sesli Dinle

Durum gösteriyor ki, Kurtuluş savaşı şehitlerinin ve gazilerinin çocukları, ilerleyen günlerde hiçbir ayrılık, farklılık hissi yaşamadan, birbirlerine sarılarak, mücadele verecek. Yıllar önce…

23.08.2021
6.074
A+
A-

Selam olsun zihni açık dostlara. Örneklerle olguya ulaşmaya çalıştığımız anlatımımıza devam edelim. Konuya ise bir fıkra ile girelim derim, itirazı olan yoksa. Başlıkta yarım kalan atasözünü siz tamamlarsınız değil mi?

Bir çocuk annesi olan, bekâr bir hanımefendi ile bir çocuk babası, bekâr bir kimse evlenir. Bu çiftin bir de çocukları olur. Mutlu, huzurlu aile yaşantısı devam ederken, bir gün evin annesi seslenir. “Bey koş, yetiş. Seninkiyle, benimki bir olmuş bizimkini dövüyor.”

Atanmış son Başbakan olan Sayın Binali Yıldırım beyefendinin ve üstlerinin de basına yansıyan ifadeleriyle sabit olarak, batı medeniyetlerinin huzurla yaşamasının sebebi biz Türk milletiyiz.

Yaşadığım bir olayı daha siz kaliteli, duyarlı, muhakeme sahibi, vatanperver, toplum bilinç, sorumluluk ve ahlakına sahip dostlarıma arz edeyim.

Yakın tarihlerde Suriye’li bir iş adamıyla tanıştırılmak istendim. Bu kişi Şam’da büyük iş adamı dediler, buraya gelecek yatırım yapacakmış. Zaten burada çok sayıda yakını varmış, gelemez dediğimde, “Abi Şam’dan, Lübnan’a geçiliyor, zaten hazır olan vizesini alıp geliyor, sorun yok ki” cevabını almıştım.

Buna benzer onlarca hikâye var. Değerinden çok daha fazlasına satmak planlarıyla, 250 bin dolar kotasını doldurarak, vatandaşlık edinilmesine mesai harcayan ne çok insan var, bilseniz. Hatta aynı mal, kâğıt üzerinde ne çok el değiştiriyor inanamazsınız.

Otobüs, tren, uçak, gemi gibi toplu ulaşım araçlarının birisinin, istasyon güvenlik yetkilisi dostum vardı. Gece geç saatte çıktığım toplantının ardından, kahvemi bu arkadaşıma konuk olarak içmek istedim. Bir süre bekledikten sonra aşırı, sinirli ve yorgun bir halde odasına geldi. “Beklettim abi özür dilerim diyerek terini silmeye başladı.” Konu, gündemimiz başrolünde ki sığınmacı arkadaşların eşyalarına yapılan aramada, gizlenmiş halde çok sayıda uyuşturucu madde bulunmasıymış. Kişilerin umarsızlığı ve rahatlığı ise baba olan dostumun duygusal tepki vermesine neden olmuş.

Bir nevi inzivaya çekilmek olarak adlandırdığım, dağ başı olarak tabir edilebilecek konaklamalarımda, sürüsünü otlattığı güzergâhta yol üstü olduğum çobandan ve tavırlarından haz almadım. Konakladığım yeri meraklı bakışlarla süzen, zaman zaman kolaçan eden çobanla tanışmak istedim. Konuşmasından da haz almadım. Bölgede ki dostlarla görüşerek, sürünün sahibi olan kimseyi buldum ve bir akşam tanışmak, konuşmak istediğimi haber ettim. Sürünün sahibine konuyu açtığımda, bir ricası oldu. “Aman çobana ses etme, tersleme, ne hata ederse cezayı bana kes” diyen sürü sahibi, akli dengemi kaybetmeme sebep oluyordu. Kayıtsız, kimliksiz, izinsiz, eğitimsiz bu çobanın özelliği neydi acaba, neden bu denli sahip çıkılıyordu? Meğer keramet çobanda değilmiş sistemdeymiş.

Yabancı uyruklu tüm çalışanların kendi aralarında bir iletişim ağı varmış. Şehrin bir ucunda ki kişi maaş, zam, barınma, vb tüm kazanımlarını paylaşıyor, diğer arkadaşlarının da haklarının iyileşmesini sağlıyor, iyileştirme olmazsa birbirlerine iş buluyorlarmış. Kendilerince işverenleri mimliyorlarmış. Tanıştığım sürü sahibi, aynı yıl 3 kez zam yapmak zorunda kalmasından, buna rağmen memnun olmayan çobanın ansızın işi bırakıp gitmesinden, aylarca çoban bulamamaktan dem vurunca konuyu anlar gibi olmuştum.

Bunun yanında, geri gönderme maliyetleri sebebiyle elimizde patlayan Afrika ülkelerinden gelen kimselerden bahsetmiyorum. Seyyar tezgâhlarda efendice saat sattığı, sorun çıkarmadığı söylenen kimselerden yani. Şayet yavru vatan dediğimiz isim vermeden geçeceğim ülkede dahil, bazı sektörlerde bu kişilerin ne kadar etkin olduğunu, dolayısı ile ne kadar dokunulmaz olduğunu bilselerdi bu iddia sahipleri, iyi niyetlerinden ar ederlerdi.

Ülkemizde ki uyuşturucu, organ nakli, ikiz döviz, sahte para, kadın pazarlama, tarihi eser kaçakçılığı,  gibi yüz kızartıcı organize suçların organize ağı içerisinde kimler var sizce?

Tabi bu konular için genelleme yapmıyoruz fakat çoğunluk olduğu zaten ilgili kurumların kayıtlarında mevcuttur.

Aidiyet duygularından, milli ve manevi tüm değerlerden ari olan kimselerden, fayda görülmesi mümkün müdür?

Batı dünyası, eğitim ve ekonomik durumları yüksek kişileri adreslerinden alarak, ülkelerine götürmekte ve orada uzunca süre sıkı takip altında, kontrolde tutmaktayken, bizim sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen kişilerin ülkemize, milletimize faydalı olacağını düşünmek, aşırı iyimserlik olmuyor mu?

Daha önce ki bir yazımda yer vermiştim. Ülkemin Reisi Cumhuru hangi saat nerede? Dünyanın her yerinden bir telefon görüşmesiyle öğrenilebiliyor.

Ülkemin polisi, askeri, hâkimi, savcısı, istihbaratçıları yeterince yorgun, yeterince yoğun değil mi? Kendi delimiz, velimiz yetmiyor mu da, üzerine birde ithal ediyoruz.

Geldiği ülkeye bakarak, gelenin Türk, Müslüman, iyi insan olduğu bilgisine kesin hükmedile bilinir mi?

Kâğıt üzerinde ki yazanlar, gerçeklerle uyuşmadığı sürece hiçbir anlamı olmaz.

Bir iddia var, sığınmacılar ülkemiz hükümetine, ekonomik olarak bakmaktaymış. Yani onlar için uluslararası kuruluşlarca ülkemize ödenen rakamlardan bahsediliyor. Türk milleti ise sığınmacılara bakmaktaymış. Çünkü gelen paraların büyük kısmı farklı alanlarda kullanılıyormuş. Şüphesiz, zaman iddiayı teyit eder veya çürütür.

Yine iddialar arasında geçen, nüfus oranları akılları kurcalamakta. Şuan söylenen kayıt dışı ve içi tüm yabancı menşeli nüfus sayısı 40 milyona yakın denilmekte. Vatandaşlık alanların sayısı da bir hayli fazlaymış.

Durum gösteriyor ki, Kurtuluş savaşı şehitlerinin ve gazilerinin çocukları, ilerleyen günlerde hiçbir ayrılık, farklılık hissi yaşamadan, birbirlerine sarılarak, mücadele verecek. Yıllar önce, “Fikrimiz Olsun” programı konuğumuzun  ifade ettiği, Mevzu Haber olarak öngördüğümüz ve ele aldığımız, hızla büyüyen bu göç dalgası bizleri nasıl etkileyecek göreceğiz.

Devlet büyüklerimiz dediyse doğrudur. Ülkem yolgeçen hanı değildir.

Avrupa ülkeleri yöneticilerinin 10 yıl önce, Türkiye’de Sayın İttifak ortağı Dr. Devlet Bahçeli’ nin yakın tarihlerde dediği gibi, tatile ülkesine gidip gelen sığınmacı, mülteci değildir.

Türkiye’de azınlık olan Türk’ler esprisi aklıma düştü. Bu arada fıkramızın annesi sesleniyor duydunuz mu? “Seninkilerle, benimkiler bir oldu, bizimkileri dövüyor”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.