DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

“Ben İnsanım”

O kaldırım taşları bir gün gidecek. Otlar daha da yeşerecek.

İnsanlar “ben insanım” demek zorunda kalmayacak.

“Ben İnsanım”
22.07.2022
12.748
A+
A-

Geçmiş yazılarımdan hatırlayanlar olacaktır. Sokak röportajlarını takip etmeyi seviyorum. Çoğu zaman eğlenceli oluyor. Tebessümle bakıyorum röportaj verenlere. Ama kendi hayatımda da asla tahammül edemediğim ırkçılık meselesine şahit olunca kızıyorum. Güçsüz görünce “çökme” ahlaksızlığına şahit olunca yüzümdeki ve kalbimdeki tüm tebessüm dağılıyor. Hele ki bunu yaşlı başlı insanlar yapınca öfkem iki katı büyüyor. Altmış Yetmiş senedir şu yer kürede nefes alıp veren, iyi kötü etrafında olan bitene şahit olan, hayatı boyunca binlerce çeşit insanla muhatap olan insanlardan biraz daha olgunluk, bilgi, birikim, tecrübe ve sükûnet bekliyor insan… Ama heyhat. Öyle yaşlıların, öyle konuşmalarına şahit oluyorum ki canım yanıyor.

Bir örnekle hissettiğim duyguyu anlatmaya çalışayım. Yine sosyal medyada sokak röportajlarına bakarken bir grup yaşlı adam ve kadının 17 yaşındaki Suriyeli bir öğrenciye kustukları nefrete şahit oldum. Aklıma Gaziantep’te 70 yaşındaki Suriyeli zihinsel engelli kadına bankta otururken atılan tekme geldi. Onda da içim yanmıştı. O tekmeyi suratımda, kalbimde, zihnimde hissetmiştim. Orada mağdur yaşlı bir kadındı. Üstelik engelliydi. Yaşadığı şeyi anlamlandıramıyordu. Burada mağdur 17 yaşında bir genç. Sağlıklı. Ama yaşadığı şeyi o da anlamlandıramıyor. Ona neden bir grup yaşlının öfkeyle bağırdığını anlamıyor. Muhtemelen içinden “ben size ne yaptım” diyordu. Ama sonra dayanamayıp “ben insanım” diyebildi… İnsan olduğunu karşıdaki nefret yüklü yaşlılara hatırlatması gerekiyordu. Çünkü karşısındakiler onun insan olduğunu çoktan unutmuşlardı. Dahası kendilerinin de insan olduğunu unutmuşlardı. Hayatları boyunca kendilerini ezen, paralarını çalan, zamanlarını gasp eden, yoksulluğa iten insanlara yöneltemedikleri öfkeyi 17 yaşındaki bir Suriyeliye yönelterek günah çıkarıyorlardı. Birikmiş öfkelerinin başka bir izahı yok. Öfkelerini her seferinde kendilerinden daha zayıf olana kusmalarının da izahı yok. İşte o günah çıkarma merasiminde geçen diyalogların bir kısmını paylaşayım sizinle. Adeta bir çembere aldıkları gence nefret ayini düzenliyorlar;

Nefret dolu yaşlı adam: “Ne işin var burada? Yürü git konuşma fazla”

Nefret dolu yaşlı kadın: “size o kadar gıcığım ki”

Suriyeli genç: “Ben 17 yaşında bir öğrenciyim. Hem çalışıyorum hem okuyorum. Dilencilik yapmıyorum. Her hafta iki gün part time çalışıyorum. Dershane taksitimi çıkarıyorum.

Nefret dolu yaşlı kadın: “susturun şunu”

Nefret dolu yaşlı adam: “Suriyeliler burada rahatça gezsin sapıklık yapsın diye mi?”

Nefret dolu yaşlı adam: “bizim paralarımızı yiyorsunuz” (bunu 17 yaşındaki çocuğa diyor. Eminim paralarını yiyen takım elbiseli hırsızları görünce beyim, efendim diyip elini ovuşturuyordur.)

Nefret dolu yaşlı kadın: “Erkek misiniz? Adam mısınız?”

Bunun gibi birbirinden garip, birbirinden anlamsız, birbirinden cahilce ve vicdandan yoksun söylemler karşısında genç Suriyeli tek bir cümle ediyor; “ben insanım”

Bu olayda acıdığım kişi Suriyeli genç değil. Onun önünde uzunca yıllar var. Muhtemelen güzel yerlere de gelecektir. Konuşmasında sınıfının birincisi olduğunu da söylüyor. Tabi uğradığı ırkçılık yüzünden okulu terk edişini de… Ama bir şekilde o genç hayata tutunacak, buna eminim. Ben bu olayda oradaki yaşlılara acıyorum. Bir kaldırım taşı gibi 60 sene aynı yerde durmuşlar. Üstüne basanları hiç ama hiç görmemişler. Etrafında yeşeren otlara bile sinir olmuşlar. Güzel şeyler yaşamamışlar şu hayatta belli, öylece göçüp gidecek olmak ise öfkelerini artırmış. Ama daha acısı güzeli aramamışlar. Yalnızca gücü aramışlar, onu da bulamamışlar. Ondandır hep güçlü olana imrenmişler. Zayıf olanda kendilerini gördüklerinden kendilerine duydukları öfkeyi hep zayıf olana yöneltmişler. Bunun psikolojide bir karşılığı vardır elbet. Ama mühim değil.

O kaldırım taşları bir gün gidecek. Otlar daha da yeşerecek.

İnsanlar “ben insanım” demek zorunda kalmayacak.

YORUMLAR

  1. Mücahiddin Aktaş dedi ki:

    👍👏💯