DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Amok Koşucusu

Sesli Dinle

“Nasıl da insan o saniyelerde yanındakiyle birlikte ölmüyor? Ertesi sabah nasıl dişlerini fırçalayıp, boynuna bir kravat bağlanabiliyor?”

Amok Koşucusu
29.07.2021
5.204
A+
A-

STEFAN ZWEİG

“- Amok’un ne olduğunu biliyor musunuz?

‘- Amok mu? Sanırım hatırlıyorum… Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk…’

‘Bu sarhoşluktan daha fazla bir şey… Bu delilik, bir tür insan kudurması… Ölümcül, anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali, bunu başka hiçbir alkol zehirlenmesiyle kıyaslayamazsınız…”

Kızıl güneşin ufuk çizgisini adımladığı ve yorgun günlerin birbiri ardı sıra ilerlediği bir zaman diliminde, günün telaşesini dindirdiğimiz misafirliklerin birinde, Zweig satırlarında, Amok Koşucusu’ndayım.

Altmış sayfalık bu dev eser, anlatıcı olarak karşımıza çıkan karakterin, bir gemi yolculuğuna çıkmasıyla başlıyor ve okuyucu olan bizler, hikâyenin içindeki hikâyeye tanık oluyoruz. Anlatıcımız bir gece vakti gemide keşif yapıp yıldızları izlemeye çekildiği esnada, bulunduğu yerde, hırpani görünümlü kaçak bir yolcu ile karşılaşıyor ve asıl hikâye meczup görünümlü bu kişinin etrafında gelişiyor.

Fransa’da doktorluk yaptığı esnada karıştığı yolsuzluk sebebiyle çalıştığı hastaneden atılan kahramanımız, maddi sıkıntılarını gidermek amacıyla Fransa’nın Hindistan’a gönderdiği paralı doktorların arasına katılıyor. Değişen iklime ve insanlara alışmaya çalışırken, esrarlı bir kadının kapısını çalmasıyla kendi hayatının rayları da yerinden oynuyor. Kadının kendisinden talep ettiği yardım isteğini, kibri yüzünden kabul etmeyen doktor, kadının mağrur duruşunun bu teklifi reddetmedeki pişmanlığını artırması üzerine, ateşin etrafında dönen pervaneler gibi doktoru, kadının peşinde dönmeye sevk ediyor.

Ancak kadının doktordan gelecek her türlü yardımı net bir şekilde reddetmesi, doktoru kendine daha çok bağlıyor. Doktordaki bu saplantılı ruh hali, hayatının her alanını fütursuzca heba ediyor ve doktoru, yaptığı davranışların sorumluluğunu almaktan alıkoyan bir hale getiriyor. İşte kitaba ismini veren Amok Koşucusu doktorun, kadın ile yollarının kesişmesin sonraki süreci anlatıyor.

Bir ruh bunalımı ve cinnet hali olan ve kitaba ismini veren Amok hastalığına yakalan kişi kendini kaybedip, bilinçsizce etrafına saldırıyor. Birçok kişinin yaralanmasına yahut ölümüne sebebiyet veren bu kriz anı geçtikten sonra ise hiçbir şey hatırlanmıyor. Sevgili yazarın bu uzun öyküsü, doktorun içinde yer aldığı ruhi çılgınlığı Amok haliyle benzetimi temel alarak, psikolojik tahlil ve ruh çözümlemelerine ışık tutuyor.

Bazı yazarları okumak insanı dinlendirdiği gibi yazdığı eserlerin birbirine benzemediğini görmek, yeni ve orijinal şeyleri her defasından okuyucunun önüne koyuyor olması, yazar ile okuyucu arasında kopmayacak bağlar oluşturur. Sıradan gibi görünen, daha öncesinde başka yazarlarda yahut gerçek hayatta, bir film-dizi kesitinde rastlaştığınız olaylar Zweig’in kaleminde bambaşka bir hal, bambaşka bir anlatım ve tat ile karşınıza çıkıyor ve böylelikle sevgili yazar, her kitabının sonunda bizleri şaşırtmayı başarabiliyor.

Belki dünyanın içinde bulunduğu savaş halinden; belki Yahudi kimliğinin onu tek  bir yere ait kılamamasından; belki tüm ülkelerin birbirine galebe çalmak için uğraş verdiği bir zaman diliminde savaşın ne büyük bir kıyım olduğunu savunmasında dolayı, belki de dünyayı daha hassas algılamasından kaynaklı yazarımız, olay ve kişi psikolojisindeki tahlilleri ustalıkla veriyor ve her yazdığı bu yüzden başka bir tat bırakıyor okuyucuda.

“Peki, neden okumalıyım bu kitabı?” diye soran satır seyyahları, eğer Zweig satırlarıyla daha öncesinden tanış olmuşsanız, başka birinin önerisine gerek kalmadan varacaksınızdır bu satırlara. Ancak sevgili yazarla henüz tanışmamış olanlar ya da okuma alışkanlığını henüz yeni yeni kazanmaya çalışan okuyucular için severek kapısını çalabilecekleri bir kitap Amok Koşucusu.

İçinde, kendinden vazgeçecek kadar diğerkâmlık taşıyan birinin hikâyesini okurken, kibrin ve onun getirdiği pişmanlığın insanı ne denli felaketlere sürüklediğini de tanık olacaksınız.

Dingin limanlarında alabora olmak dileyen tüm satır seyyahlarına tavsiye olsun.

“Nasıl da insan o saniyelerde yanındakiyle birlikte ölmüyor? Ertesi sabah nasıl dişlerini fırçalayıp, boynuna bir kravat bağlanabiliyor?”

YORUMLAR

  1. Songül dedi ki:

    Bir solukta bitirdiğim amok koşucusu eseri benim ilk Stefan zweig kitabımdı. Mutlaka her okuyucunun tanışması gereken bir yazar. Bir şeyleri anlatmak için düzinelerce sayfaya yada düzinelerce kelimeye gerek olmadığını bu 60 sayfalık kitapta zweig sayesinde öğrendim. Ve bu eseri okuyup yorumlayan, okuyucu ya ön bilgi veren, yazar ile tanıştıran Sevim Özdinç ‘e de teşekkür ederim. Severek okuyanlardanız💐🏵️