DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

YARGI

Sesli Dinle
YARGI
30.04.2021
6.108
A+
A-

Yaşamayı arzu ettiğiniz hayat ile şu an yaşadığınız hayat arasındaki ilişki ve ayrımlar tamamen sizin seçimleriniz ile alakalıdır.

Küçüklüğümüzden bu günümüze kadar geçen sürede genellikle anne-babamızın olmamızı istedikleri kişi olmaya çalıştık. İstesek de istemesek de onların seçtiği kıyafetleri giyerek, yememizi söyledikleri yemekleri yiyerek, gitmemizi istedikleri kurslara giderek kendi özgür irademiz ile onların bizim için seçtikleri arasında sıkıştık kaldık. Kızdık, kavga ettik, direnç gösterdik, ağladık, tepindik ama sonuçta hep onların istediği oldu. Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi onlar bunu sadece bizi dış dünyaya karşı korumak için ve bizim iyiliğimiz için yaptıklarını düşünüyorlar. İşte tam burada “yargı” kavramı devreye giriyor. Örnek verecek olursam, okulda ders başarımız başkaları ile kıyaslanır. “Bilmem kimin kızı 100 almış, sen neden alamadın? Falancanın oğlunun karnesini gördün mü? Hepsi pekiyi.” Bir başka örnek de arkadaş çevremizin hep eleştirilmesi durumudur. “Bir daha o kız ile konuşmayacaksın. O senin dengin mi?”  Veya “o oğlanı hiç gözüm tutmadı. Sağlam bir pabuç değil O.” Hatta kendi kişiliğimizin özellikleri bile konu olur yemek saatlerimize, “Senin kadar ağırkanlı bir çocuk daha yoktur, bir iş söyle sonra git arkasından sen yap daha iyi.”, “Ne kadar vurdumduymaz bir çocuksun sen, dünya yansa umurunda olmayacak.” şeklinde örnekler çoğaltılabilir.

Bu örneklerde de anlatmaya çalıştığım gibi en yakın çevremizden öğreniyoruz yargılanmayı ve yargılamayı. Bizi olduğumuz gibi kabul etmeyenlere karşı biz de etrafımızı kabul edemiyoruz oldukları halleriyle. Bu yaşanan örneklerde bize hissettirilen enerjiyi hissetmeye çalışın. Sizce hafif bir enerji mi? Yoksa oldukça ağır mı hissettirdi size kendinizi? Göğsünüzdeki o taşın ağırlığını hissediyorum inanın.

Bunun farklı bir versiyonu da kendimizi yargılamaktır. Her durumda kendimizi küçük görmek, beceriksiz hissetmek, aşağılık kompleksine sahip olmak, suçu hep kendimizde bulmak, dış görünüşümüzü beğenmeyip başkaları ile kendimizi kıyaslamak gibi örnekler verebiliriz. Tüm bunların altında yatan ana sebep değersizlik duygusudur. Bizi yargıladıkları her an bu duygu artacaktır benliğimizde. Eninde sonunda ne kadar değerli, özel, önemli olduğumuzun farkına varamazsak bu olumsuz duyguları hissetmeye devam edeceğiz. Şunu peşin peşin söylemeliyim ki her şey içten dışa değişir. Siz içeride ne yaşıyorsanız, dışarıda da bunun yansımalarını görürsünüz. Fiziksel olarak herhangi bir yerinizden memnun değilseniz arkadaşlarınızın eleştirileri tam da oradan olacaktır. Örneğin; sabah kalktınız, aynaya baktınız ve dediniz ki kendinize “Of ya ne kadar da şişman ve çirkinim şu göbeğime bak. Giydiğim hiçbir şey de yakışmadı.” Ne yapmış oldunuz? Bedeninizi yargıladınız ve etrafa şu mesajı yaydınız; “Beni, kilolarımı, görüntümü yargılayın.” Sonra ne olur acaba hadi tahmin edin. Evet aynen sizin etrafa yaydığınız enerji gereğince o gün tüm karşılaştığınız insanlardan bu konuda eleştirel yorumlar alırsınız; “Sen bu aralar biraz kilo mu aldın? Bu pantolonun farklı bir rengi daha mı güzel olurdu acaba? Yeni bir maske tarifi öğrendim istersen sana da verebilirim cildin için gerekli sanki.”

Kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük, kendimizi yargılamaktır. Hani biz Yaradan’ın biriciğiydik? Hani bizden bir tane daha yoktu? Eğer her birimizde O’ndan bir parça varsa kendimizi yargıladığımızda aslında kimi yargılamış oluyoruz? Kendi kul hakkımıza girmiş olmuyor muyuz? Aynen öyle işte sevgili Can’lar, “Her birimiz birer mucizeyiz.” derken asla abartmıyorum. Lütfen kendi gücünüzün, kudretinizin, yaratım kapasitelerinizin farkına varın ve ilk olarak kendinizi yargılamayı bırakın.

Bu haftaki oyunumuz da bu olsun. Bu dünyadaki enerji varlıkları olarak bir ve bütün olduğumuz bedenlerimizi onurlandıralım. Hadi hep beraber geçelim aynanın karşısına, sarılalım kendimize ve teşekkür edelim. “Canım bedenim bu zamana kadar seni yargıladığım için, beğenmediğim için, sürekli eleştirdiğim için senden çok özür dilerim. Bana bu realitede, bu dünyada eşlik ettiğin için çok minnettarım sana. Seni seviyorum ve onaylıyorum. Birlikte bundan çok daha sağlıklı, çok daha güzel, bakımlı, fit, uygun ölçülerde nasıl oluruz? (enerjisel olarak sorduğumuz soruların cevaplarını biz vermiyoruz. Bu da haftaya olacak yazımın konusu) Teşekkürler bedenim.”

Şimdi ne oldu sizce? Bedeninizle nasıl bir enerjisel bağ kurduğunuzun farkına vardınız mı? Sizce bu hissettiğiniz daha hafif mi? Bedeninizin de bir hafızası var ve siz onu onurlandırdığınız sürece o da size daha fazla sağlık, daha fazla güzellik, daha fazla gençlik vermek için uğraşacaktır.

Farklı bir dünya istiyorsanız, kendinizi yargılamanın dışına çıkın! Kendinizi ve diğer herkesi yargılamayı bıraktığınızda yaşayacağınız şey; kolaylık, neşe ve ihtişamın tam da kendisidir. Her birinizin olduğunuz mucizeyi görüp kabul etmesi ve hayatının merkezine kendisini koyması için neler mümkün?

Bir gün bir yerde yüz yüze de karşılaşmak ümidiyle. Her birinizi sevgi ve saygı ile kucaklıyorum.

 

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.