DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tek Bir Dünya

Sesli Dinle

İnsan nasıl, insan kalmalıysa? Dünya’da dünya olarak kalabilse keşke. Ülkeler, sınırlar olmadan, politik çıkarlar olmadan.

Tek Bir Dünya
23.02.2021
4.500
A+
A-

Sizlere yeryüzünde kaç insan olduğunu sorsam, bilenler hemen, bilmeyenlerde internette arattırmak suretiyle, “Yaklaşık sekiz milyar insan vardır.” Diyebilirsiniz.

Ne kadar garip bu soruyu sorduğumda, kimsenin aklına “soruyu daha spesifik olarak sormam gerektiği” gelmez; yani kaç Müslüman, kaç afro-amerikalı, kaç Hristiyan, kaç Ermeni var şeklinde ayrılmasına ihtiyaç duymadan, hepsini dahil eder. Oysa “dünya da kaç tane yabani kedigil var?” diye sorsam, direk “aslan mı? Leopar mı? Puma mı?” Diye soru sorma ihtiyacı duyarsınız. Çünkü hayvanlar aynı grubun üyeleri olmalarına rağmen çok farklı karakteristik özelliği gösterebilirler. Mesela kar leoparını alıp, çöl ve kurak bir coğrafya da yaşatamazsınız. Ona doğal ortamına ait koşulları sunmanız gerekir. Aksi takdirde adapte olması zaman alır.

Peki ya insan? Tabi ki bir kabile üyesini şehre götürdüğünüz de zorlanacaktır, onu eğitimle, özveriyle bir süre sonra yeni yaşam alanına adapte ettirebilirsiniz ve yaşamasını sağlayabilirsiniz. Peki dünya dediğimizde aklınıza ilk gelen ne oluyor? Üzerinde yaşadığımız gezegen değil mi? İnsan olarak her şeyi parçalara ayırarak, ondan faydalanma gibi bir derdimiz var. Sınıflandırma, kategorileştirme, teşhis koyma her türlü çabayla onu ayrıştırıyoruz. Sonra da ayrımcılığa isyan ediyoruz, adaletsizliğe haykırıyoruz.

Keşke Dünya’yı kendi çıkar ve menfaatlerimize göre şekillendirmek yerine, Dünya’nın Doğa sınırlarına göre bir yaşam standardı oluşturarak yaşayabilsek. Tabi ihtiras, ego ve para hırsı denilen şey bizleri bundan alıkoyuyor maalesef. Dünya’ya dışardan bir tehdit geldiğinde ve amaç Dünya’yı savunmak olduğunda hiçbir ülke “sen bir bomba ne kadar biliyor musun?” veya “benim sınırlarım içerisinde değil, bu senin sorunun.” Demeyecekken, şu an bu hırs neden?

Mesela şu an Dünya’ya yaklaşan bir Meteor olsa veya Uzaylıların istilasına uğrasak ve Zombiler türese, tüm insanlar, ülkeler, koloniler tek bir beden olarak birlik ve beraberlik içinde mücadele etmeyecek mi? O zaman din, etnik köken, uyruk önemsizleşmeyecek mi? Peki bunun gerçekleşebilmesi için dünya dışı bir tehlike mi olması gerekiyor? Ülke olarak değil, Dünya olarak birlik ve beraberlik içinde yaşayıp, mücadele edilmesi için sadece saydığıma benzer bir neden mi olması gerekiyor. Evren nezdinde bizler Dünyalı iken, kendi aramızda neden Müslüman, Hristiyan, Budist, Afro-Amerikalı, Asyalı, Ermeni, Suriyeli vb.  gibi gruplara ayrılıyoruz.

Hayal etsenize; Dünya Federasyonlaşsa, her ülke ile anlaşma imzalanıp, global bir lojistik ağı oluşturulmuş. Her ülkenin teknolojik bilgisi paylaşıma açılmış ve gelişime teşvik edilmiş.  Ülkelerde bulunan madenler vb. asgari bir fiyat tarifesinden herkese temin edilmiş. Meyve ve sebzelerin coğrafi özelliklerine göre yetiştirilmesi ve dağıtımı zorunlu kılınmış. Hatta biraz daha ilerletilmiş, her ülke bir sarf malzemenin üretiminden sorumlu tutulmuş (Vida, cıvata vb.). Ülke bazlı ürünlerin üretiminde uzmanlaşılmış.  Spesifik ürünlerde uzmanlaştırılmış, her üretilen yeni teknoloji bir ülkenin değil, dünyanın malı olmuş. Başarı ülkenin değil, insanlığın başarısı olmuş. Her ülke her şeyi üretmeye çalışmak yerine, her ürettiğini Dünya ile paylaşmış ve onun tek tedarikçisi o uzman ülke olmuş. Yani biri olmadan diğeri olamayacak bir düzen kurulsa ve ülkeler artık birbirlerini Dünya için üretmeye teşvik etmiş olsa, çok da güzel olmaz mı?

Bunun yerine şu an çocukları, ülkelerine hizmet etmeleri için savaşlara gönderiyoruz. İnsanı insana vurduruyoruz ve kırdırıyoruz. Yani bitmeyen kan davaları yaratıyoruz ya da birbirine sınırı bile olmayan ülkeler birbirleriyle savaş içine giriyor. Mesela petrol için. Düşünsenize, baktığınız zaman petrol insanoğluna ait bile değilken, tamamen dünyaya ait durumdayken bunun savaşını veriyor, dünya toprağını kan ile suluyoruz.

İnsan nasıl, insan kalmalıysa? Dünya’da dünya olarak kalabilse keşke. Ülkeler, sınırlar olmadan, politik çıkarlar olmadan. Bazen bir ailenin sorumluluğunu taşımak çok zor iken, bir ülkenin hatta Dünya’nın sorumluluğunu taşımanın ne kadar zor bir durum olduğunu düşünemiyorum. Ama bunun için insanların Dünya’ya ait topraklar için savaş vermesini de, insanın insana olan vahşetine de anlam veremiyorum. Keşke tüm ülkeler birbirlerine karşı silahsızlaşarak, tek bir Dünya olsa.

Son olarak da; geçen hafta ki yazımın sonunda yazmış olduğum, “siz de bana dönüşüm hikayelerinizden bahsetmek ister misiniz? Burada da yayınlayarak paylaşalım.” Çağrıma dönüş yapan İç Anadolu Bölgesi’nin şirin ve küçük bir ilçesinde yaşayan kadın girişimci, eş, anne ve okurlarımdan birinin paylaşımını, söz verdiğim üzere, pandemi dönemi yazısından alıntılar yaparak eklemek istiyorum. Kalemine sağlık, ailenizle el ele nice başarılarınızı kutlamanız dileğiyle..

“Bir felaketle karşılaştığımızda önce durup düşünmek lazım. Her olumsuzlukların sonunda bir çıkış yolu vardır. Biz insanoğlu, olumsuzlukları dile getirdiğimiz sürece o durumun içinden çıkamıyoruz maalesef.

Bir durup düşünmek lazım. Çözüm odaklı olduğumuz zaman, olumsuz dediğimiz şeyler aslında bizler için belki de büyük fırsatlardan biri olabilir.

Pandemi ile beraber işimi, online platformlara taşıyarak, 2 yılda yapacağım ilerlemeyi 6 ay içinde yapabildim. Benim için kısa sürede, güzel bir başarıydı. Sadece odaklandım ve başaracağıma inandım ve başardım. Kadın istedikten sonra hayatta yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hani bir atasözü vardır, “kadın istedik sonra göğe merdiven dayar çıkar.” diye aslında bu söz, bu deyim tam yerinde.

Yeter ki insanoğlu kadına engel olmasın destek olsun ve inansın.

Tabii bu süreçte çocuklarımla, eşimle daha güzel ve kaliteli vakitler geçirmeye başladık.

Çekirdek ailemiz sanki daha bir güçlendi, aile muhabbetimiz daha da bir arttı diyebilirim. Anne, kız ilişkilerimiz sanki daha da güçlenmişti. Aslında genel olarak çocuklar eğitim yönünden eksik kalsalar da en büyük eksiklikleri olan aile bağları konusunda çok güçlenmişlerdi bu dönemde.

Pandemi dönemi genel olarak, her ne kadar kriz gibi görülse de aslında aile bağlarımızı güçlendirmek adına, beden ve ruhen dinlenmemiz adına bizler için büyük bir fırsattı.

Her ne kadar birçoğumuz bu fırsatları değerlendiremese de, Pandemi dönemini en güzel şekilde değerlendirenlerden birisi olarak bu konuda yine başarılı ve mutluydum.

Her dönem başarılı olmayı ve mutlu olmayı başarabilen bir ev hanımı ve home ofis çalışan bir kadın olarak sizlere söyleyeceğim şimdilik bu kadar.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.