DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bir Kadının Rüyası

Sesli Dinle

Aşk çok canlı bir şeydir öyle ruhsuzca sadece bir duygu diyerek geçilecek bir şey değildir. İnci de diğer mücevherlere benzemez. Çünkü diğerleri taştır, cansızdır ve hiçbir zaman canlı olmamıştırlar.

Bir Kadının Rüyası
20.04.2022
3.096
A+
A-

Ürgüp’te meşhur nazar boncuklu ağaçlardan birinin yanındaki banka oturdu kadın. O an için aşamayacağını düşündüğü kafasındaki bir dolu düşünceleri balona koyup gökyüzüne bırakmayı hayal etti. Tüm yükleri acıları sıkıntıları dinecekti sanki. O balonla en yükseğe kadar tırmanıp bütün kötü düşünceleri evrenin boşluğuna bırakınca onlar seni bir daha asla bulamazmış gibi.

O andan itibaren bir kuş kadar özgürmüşsün gibi hissetmek bile iyi gelir kadına. Yapayalnızdır etrafındaki onca kalabalığa rağmen yalnız gelmiştir o şehre. Tabi kafasındaki tüm kalabalıklarda beraberindedir onlardan kurtulmak ne mümkün. O banktan masmavi çarşaf gibi gökyüzüne bakarken Oktay Rıfat’ın şu cümleleri gelir hatırına: ‘denize baksam kayığın hatırı kalır, ağaca baksam bulutun. Peki ya iskeleye…’

Karşıdaki balonlardan gözlerini alamaz kadın. Onlar birbiri arkasına hep beraber göğe yükselirlerken onları izlemek bile ruhuna farklı bir özgürlük hissi verir. Gözlerini gökyüzünden ve balonlardan ayırmadan öylece bakar ve düşünür. Neden oradaydı? O derece ne kocaman bir yük gibi gelmişti de kendini Ürgüp’ün kollarına tek başına atmak istemişti. Bir adam. Bir hayat. İkisi arasında sıkışıp kalma hissi. Kendine olduğu yerde yeterince kızmamış yeterince hırpalamamış gibi ya da kafasındaki düşünceleri sanki olduğu yerde bırakıp kaçıp gitmek mümkünmüş gibi kaçmak istedi. Ama hep atladığı şey nereye giderse gitsin sadece mekânın adının değiştiğiydi. Ne onun hisleri, ne kırgınlıkları ne de arada kalmışlık hissi geçip gidecekti. Ama tek bir doğru vardı ki içinde bulunduğu ortamda güçlü kadın imajı çizmek, acısını üzüntüsünü içine gömmeye çalışmak, göz yaşı akmasın diye bir şeyler uydurup köşe bucak kaçmaktan kurtulacaktı. Neden çünkü güçlü kadın üzülmez, ağlamaz, onun kalbi kırılmaz algısından. Kadınlar kalp yerine sünger taşıyorlar sanki her söyleneni, yapılanı içine çekip tutan, fakat biliriz ki sünger bile olsa ele alıp bir sıkmaya benzer o içinde tuttuklarının akıp gitmesi. Kadın aşkını da Atilla İlhan’ın şu dizeleriyle anlatırdı çoğunlukla: ‘ne kadar seviyorsun dersen; nar kadar derim. Dışımda bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür.’

Tabi adamın bunların bir tanesinden bile haberi yok. Kahramanımız kör kütük platonik aşık. Bir bakışına uzunca şiirler yazacak, bir merhaba deyişine hayatına baharlar gelmiş gibi cıvıl cıvıl hissedecek kadar. İçindeki umudunu hiç kaybetmiyor ama biz ayrı dünyaların insanlarız olmayacağını biliyorum ama ne yapayım yine de onu sevmekten kendimi alamıyorum diyen gruptan kadın.

Etrafında sevilen sayılan sözü dinlenen çocuk ruhlu başarılı çalışkan, ama söz konusu aşk ve sevgi oldu mu bir o kadar ayakları yere basmayan, her duyguyu uçlarda yaşayan minicik, korkak, kırılgan bir kız çocuğu. Daha önceki ilişkilerinde hep üzülmüş ama sevgisinde ve aşkında hiç cimri olmamış.

Bu sefer farklı diyor. Artık büyüdüm ve platonik bir şeyler istemiyorum ancak karşımdakini de bir şeylere zorlayamam sonuçta insanlara zorla birini sevdiremezsin. O yüzden aşkını yüreğinde demlenmeye bırakır çünkü o minicik incilerin o göz kamaştırıcı güzelliklerin nasıl oluştuğunu ve hikâyesini iyi bilmektedir. O yüzden her zaman sevmek için karşı tarafa ihtiyaç yoktur. Aşk çok canlı bir şeydir öyle ruhsuzca sadece bir duygu diyerek geçilecek bir şey değildir. İnci de diğer mücevherlere benzemez. Çünkü diğerleri taştır, cansızdır ve hiçbir zaman canlı olmamıştırlar.

İnci öyle değildir. O aslında önemsenmeyen, istiridyenin tutunduğu kaya parçası üzerinde yıllarca hatta on yıllarca uğraşarak ufacık bir kum tanesini kendi bedeninin özleri ile kaplayan muhteşem bir güzelliğe dönüştürme çabasının ürünüdür. Özü canlıdır, hayattan alır kaynağını. Ama her istiridye inci oluşturmaz yüreğinde. Belki bir inci meydana getirmek için gücü veya sabrı olmadığından belki de karşılaştığı kum tanesini inci tanesine dönüştürmeye değer bulmadığından. İçinde, tam varlığının ortasında, kendi benliğini ekleyerek, bin bir kalp sızısı çekerek oluşturduğu o muhteşem güzelliği korumak ve göstermemek için kapatır kabuklarını çevresinde bir şeyler varsa.

Ve incisini ondan almak ancak o sımsıkı kapalı kabuklarını ayırmakla mümkün olacaktır. Direnir istiridye, vermek istemez varlık sebebini. Evet o sadece bunun için gelmiştir bu dünyaya. Çoklarının önem vermediği bir kum tanesini yüreğinin tam ortasına koyup tüm dünyayı kendine hayran edecek bir güzelliğe dönüştürmek için. Dayanabildiği kadar dayanır.

Dayanacağı sınır aşılıp da kabukları ayrıldığında herkesin gözünü kamaştıran, kendi özü ile beslediği yürek sancısı çıkar ortaya.

Çoğu kez istiridyenin yüreğini almak ile incisini almak aynı şeydir. Ölür gider o sessiz maviliklerde, göz yaşları belli olmadan ağlayarak kaybettiği yürek yangınına. O hayatın kaynağı mavilikler, yaşam okyanusu mezarı olur onun. Ama kalbi ayrılığa dayanamayıp ölse de incisinin, yürek sancısının koruyucu kabuğu, onun yasını tutmak ve o bembeyaz ışıltının bir zamanlar onun içinden yayıldığını dünyaya haykırmak için zamana, o acımasız cellada kafa tutar elinden geldiğince tevazuu ile sessizce…

Alarmın sesini duyup gözlerini açtığında saat sabahın 7 siydi. Başını sağa cevirdi ve sevdiği adamı gördü. Yüzünde hep buruk hem gururlu bir gülümseme oluştu. 3 yıl önce şuan yaşadığı hayatı asla hayal edemeyeceği karamsarlıkla yaşadığı zamanları hatırladı. Bir an rüyası geldi aklına ve gidip aynanın önünde her daim gözünün önünde tuttuğu incisine bir göz kırptı.

YORUMLAR

  1. Şeyma Akın dedi ki:

    👏🏻👏🏻👏🏻