İnsan Faktörü…
Ulusal ve Uluslararası standartlarda iş kazası farklı şekillerde tanımlanır. Her ikisinde de ortak olan nokta insan kaybı üzerinedir. Pek çok kaynakta iş kazalarının % 98’ inin, meslek hastalıklarının ise % 100’ ünün önlenebileceği vurgulanır. İş kazalarının % 98’ i önlenebiliyorsa geri kalan % 2’ lik dilim nedir peki?
Bu sorunun cevabı 1930’larda tanımlanan Domino Teorisi’dir. Domino Teorisi, kazaların %88’ ini güvensiz/tehlikeli davranışlara, % 10’ unu güvensiz/tehlikeli durumlara bağlı olduğunu, geri kalan % 2’ sinin ise önlenemeyen, tahmin edilemez, beklenmedik olay ve durumlara bağlı olduğunu varsayar.
İş kazaların bir nedeni olan güvensiz/tehlikeli davranışların sebebi insan faktörüdür. Peki, insan faktörü denilince sadece kişisel davranışlar, hatalar, eksiklikler mi geliyor aklımıza? İnsan faktörünün etkilendiği 3 ana unsur söz konusudur. Bunlar; organizasyonel faktörler, iş faktörleri ve kişisel faktörlerdir. Gelişen teknolojinin ve endüstri 4.0 çalışmalarının getirdiği yeniliklerin yardımıyla son derece önemli olan “Organizasyonel Faktörler” ve “İş Faktörleri” nin üzerinde önemle durulmalıdır. Yapılacak çalışmalarda da bu faktörlerin hepsi dikkate alınmalıdır.
Kurum ve kuruluşların İş Sağlığı ve Güvenliğine verdiği önem organizasyonlarının en üst düzeyinde başlamalıdır. Organizasyon, olumlu bir sağlık ve güvenlik kültürüne sahip olmalıdır. Üst düzey yöneticiler, görünür liderlik ve katılım sağlayarak sağlık ve güvenliği yönetmelidirler. Sağlık ve güvenlik performanslarını geliştirebilmeleri için, çalışanları motive etmeli, çalışanların sağlık ve güvenlik performanslarını ölçmelidirler. Personel alımları esnasında kişinin o işe uygun olup olmadığı üzerinde titizlikle çalışılmalıdır. Kişilerin, yaş, kişisel özellikler, tutum, fiziksel ve zihinsel sağlık durumları, deneyim ve yetkinlikleri verilen iş tanımlarına uygun olmalıdır.
Çalışma esnasında işin gerektirdiği ölçüde insan hatası olasılığını tanımlamak gerekir. Çalışma ortamı ergonomisi, makine-ekipman tasarımı ve iş istasyonları düzeni çalışanların emniyetli çalışabileceği şekilde olmalıdır. Çalışanların iş tanımları açık ve anlaşılır olmalıdır. Bu tanımlara uygun güvenli çalışma sistemleri ve prosedürleri belirtilmelidir. Çalışanların güvenli çalışabilmeleri ve işin verimli olabilmesi, iş rotasyonları ve düzenli molalarla desteklenmelidir. Ayrıca onlara iş tanımlarına uygun, doğru donanım ve teçhizatlar sağlanmalıdır. Açık, net ve iyi iletişim kanalları kullanılmalı ve bunlar etkin eğitim programları ile desteklenmelidir.
İnsan hatalarına yol açabilecek olan tutum, motivasyon, algılama, kişisel psikolojik faktörlerdir. Bu faktörler de çalışma ortamında güvenli çalışmayı etkileyecek önemli niteliklerdir. Bireyin sosyal geçmişi ve akran baskısından dolayı özel durumda farklı şekilde davranma eğilimi, çalışma ortamındaki tutumunu oluşturur. Kişinin teşvik edilme biçiminin arkasındaki itici güç motivasyondur. Çalışanın özel durumu, verilen bilgiyi anlama potansiyeli veya inanma şekli o kişinin herhangi bir şeyi algılama potansiyelini gösterir. Tüm bu faktörler bana hemen hemen her kuruluşun uyarı panolarında görebileceğimiz, üzerinde “göremedim, düşünemedim, bilmiyorum, acelem var” yazan uyarı levhalarını anımsatır. Bunlar kazaların 4 ana nedenini belirten uyarı levhalarıdır.
Bu kişisel psikolojk faktörler, % 2’ lik dilim olan önlenemeyen, tahmin edilemez, beklenmedik olay ve durumların kök sebepleridir diyebilir miyiz? Buradan yola çıkarak kalan % 98’ lik önlenebilir kazaların kök sebepleri de organizasyonel faktörler ve iş faktörleridir diyebilir miyiz?
Artık yeni gerçeklikleri tartışma zamanı gelmedi mi?